22. Bölüm

1K 45 16
                                    

JORGE

Havaalanında karşılanmıştım. Daha sonra özel arabayla kalacağım yere getirildim. Her şey planlanmış, düzenliydi.

Otele kadar.

Kesinlikle bu kadar iyi bir takımın alt kadro oyuncusu için ayrılan bir yer gibi değildi. Otel buradaki diğer otellere göre hiç hoş görünmüyordu.

Bellboy valizimi odama taşırken ben girişimi yaptırıyordum. Odama çıktıktan sonra etrafa bakındım. İlgimi çeken bir şey olmadığını fark edince de kendimi dışarı attım. Çok güzel bir yerdi. Şehir yani. Ama kendi başıma olmak hoşuma gitmemişti. Aslında bu hep istediğim bir şeydi. Tek başıma başka bir şehirde olmak. Ama şu an fazlasıyla yalnız hissetmiştim. Burada Tini ile... Burada Diego ile fazlasıyla eğlenebilirdik.

Uzun süre dolanmıştım ama canım hiçbir şey yapmak istemiyordu. Akşam tanışma partisi vardı ama o saate kadar boştum. Ben de deniz kenarında bir banka oturdum. Keşke gitarım yanımda olsaydı. Aklımdan Nuestro Camino'yu atamıyordum bir türlü. Aslında aklımdan Tini'yi atamıyordum. Bunu her ne kadar kendime bile itiraf etmek istemesem de gerçek buydu.

Bende sürekli kaçtığım bu konuyu bir kere düşünüp sonra aklımdan tamamen atmaya, devam etmeye ve buranın keyfini çıkarmaya karar verdim.

Olanları sindiremiyordum. Ona kızmayı çok istiyordum. Belki de bağırıp çağırsam içimdeki her şeyi dışarı atsam daha iyi hissedecektim. Ama ne diyebilirdim ki? Kendime de kızıyordum, diyeceklerini hak ederdim. Bu duruma belki de benim yüzümden gelmiştik. Benim yüzümden başlamıştı her şey. Üstelik ben onun bana bunu yapmayacağını çok iyi biliyordum. Neden geri çekilmediğini hala anlamasam da yapmazdı. Ama çok sinirliydim. Konuşmasına bile izin vermemiştim. Keşke dinleseydim onu demek için geç kaldığımın da farkındaydım. Keşke o gün öyle indirmeseydim arabadan. Ya da sakinleştiğimde tekrar gitseydim yanına. Gerçi sakinleşmem günlerimi almıştı.

Ama biliyordum bir şey yapmadığını, yapmayacağını. Sadece gördüğüm şeyi inkar edemiyordum ama içimde biliyordum işte. Ama dış sesim her şeyi bastırmıştı.

Ona güvenmemek için, hayatımdan atıp ona bağlanmamak için bahane aramıştım sanki. Böylece haklı olacaktım.

Evet Blanco... Bir kez daha kendi egonun kurbanı oldun.

Artık özgürdüm. İlişkiler hakkındaki tezimi doğrulamıştım. Aşk diye bir şey yoktu. Bunu bir kez daha görmüştük. İnsan hep kendini düşünürdü ve böyle olmalıydı.

Yani haklı çıkmıştım. Peki beklediğim mutluluğu, tatmini yaşıyor muydum?

Sadece yanımdaki varlığını özlüyordum.

Hediyeyi gördüğünde ne düşünmüştü acaba? Benden olduğunu tahmin etmiş miydi? Diego çok beğendiğini söyledi. Baya da sormuş kim getirdi diye. Francisco ilk Diego'dan olduğunu düşündüğü için kendisine ait olmadığını söylemiş ama sonra benim verdiğimi öğrenince üstüne almış. Tini inanmamış tabi. Her ne kadar her an onu sormak istesem de kendime hakim oluyordum. Diego bilmem gerekenleri söylüyordu zaten. Merak ettiğimi ve asla sormayacağımı da biliyordu.

Beni geçirmeye gelmeyi çok istemiş. Getirmemiş ama Diego onu. Buna memnun olsam da mutlu olanıyordum. Belki de son kez görme şansımdı onu.

Hayır, son değildi. Son olamazdı.

Ama gelseydi üzüleceğini biliyordum. Ne derdi acaba bana? Ya da bir şey der miydi? Peki ben ne yapardım onu gördüğümde? Bunu hemen cevaplayabilirim; her zaman ki ukala, egoist tavrımla soğuk duruşumu bozmazdım. Bu düşündüklerimi hiçbir şekilde belli etmez sadece onu daha çok üzerdim. Ben buydum çünkü. Benim için önemli olanlara zarar verirdim.

Stay With MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin