26. Bölüm

905 50 26
                                    

Dışarı çıktığımdan beri daha iyi hissediyordum kendimi. Okula gidiyor, çıkışlarda arkadaşlarımla takılıyordum. Uçurum kenarına da gitmiştim. Uzun uzun oturmuş, düşünmüştüm. Ertesi gün tekrar gitmiştim ama Ruggero aradığı için fazla kalamamıştım.

Jorge'nin yokluğunu hala fazlasıyla hissediyordum. Belki de dediklerinde haklıydı. O bu sonu önceden biliyordu, belki de planlamıştı. İstediği buydu zaten, fırsat kollamış olabilirdi bilemiyorum... Sanmıyordum, söz verdiğinde tutardı. Beni sevmemişti sonuçta.  Ben de fazla alıştırmıştım kendimi. Yapma demesine rağmen.

Hala gözlerimin dolmasına engel olamıyordum ama artık ağlayamıyordum. Ağlarsam rahatlardım belki ama olmuyordu işte. Deli gibi özlüyordum onu. Ama elimden bir şey gelmiyordu. Benimle görüşmek istemiyordu belli ki. Hatta muhtemelen adımı bile duymak istemiyordu. Bunları düşünmek canımı yakıyordu. Ne kadar istemesem de, aynı yerde takılı kalsam da devam etmem gerektiğini biliyordum. Ve buna karar vermiştim. Fazla acı çekmiştim. Onsuz zordu. Ama yapabilirdim.

O beni dinleme zahmetinde bulunmamıştı. Gerçi ben de onu dinlememiş kışkırtmıştım. Yine de beni bırakıp veda bile etmeden gitmişti. O beni istemiyordu, ben ne yapabilirdim bundan sonra?

''Bunu kesinlikle denemelisin.'' diyen Ruggero'ya döndüm. Ben gösterdiği kurabiyeyi alırken, o yüzünü buruşturup 'ıyk' gibi sesler çıkarmaya başlamıştı. Gülerek su uzattım. ''Ama sakın bunu yeme. İğrençmiş.''  diyerek tabaktaki bir başka kurabiyeyi gösterip kenara koydu.

Yeni bir yer keşfetmiş, kurabiye tabağı sipariş etmiştik. Ruggero'da hepsini deniyordu. Yani denemekten kastım bir ısırık alıp tabağa geri atmasıydı.

''Bir kurabiye nasıl bu kadar iğrenç olabilir ki?'' dedi.

''Bir kurabiye nasıl iğrenç olabilir?'' diyerek düzelttim.

''Dene ve gör.'' diyerek kenara ayırdığı yeşil kurabiyeyi uzattı. Neyli olduğunu anlamaya çalışırken yüzümü buruşturduğuma eminim.

''Fıstık mı o?'' dedim. Fıstıklı şeyleri pek sevmezdim.

''Bilmiyorum.'' derken ilginç bir deney üzerinde çalışıyor gibi kurabiyeyi gözünün önüne tutmuş bakıyor, kokluyordu. Güldüm. ''Yapma şunu.''

Kurabiyeyi bırakıp ayağa kalktı. ''Gidelim buradan. Kurabiye bile yapamamışlar.''  Tekrar gülerek uzattığı koluna girdim.

Hesabı ödedikten sonra ''Ne yapıyoruz?'' diye sordum.

''Ne yapmak istersin?''

''Bilmiyorum. Yorgunum aslında. Bize gidelim mi? Film izleriz.''

''Olur. Gidelim.''

Kısa sürede eve gelmiştik. Ruggero film seçerken ben mısır patlatıyordum. Verdiğim kiloları almam zor olmayacaktı. İyi olurdu aslında çünkü fazla çelimsizleşmiştim sanırım. En dar pantolonlarım bile oturmuyordu üstüme.

''Bugün bilim kurgu izleyebilir miyiz?'' diye seslendi Ruggero. Pek sevmezdim ama yine de kabul ettim. Hep benim istediklerimi izliyorduk. Mısır kasesiyle yanına geçtiğimde filmi başlattı. Kaseyi kucağıma koyup, bacaklarımı uzatmıştım. Tam rahat etmiştim ki kapı çaldı. Söylenerek kapıyı açtım.

''Anahtarını alsana. Neden anahtarın var kullanmayacaksan?''

''Yine formundasın bakıyorum. Unutmuşum.'' Fran bana cevap verdikten sonra koltuğa oturup mısır avuçladı.

''Git elini yıka. Ne iğrençsin ya.'' Bana 'kapa çeneni' der gibi baktıktan sonra kalktı. Bu halime söylemese de sevindiğini biliyordum.

Geri yanımıza geldikten sonra ''Konser var. Haberin var mı?'' dedi. Gözümü televizyondan ayırmadan, ''Hayır. Kimin konseri?'' dedim.

Stay With MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin