Önceki bölüm gecikti diye bunu da geciktirmem olmazdı değil mi? Uzun ve benim de hoşuma gitmese de depresif bir bölüm oldu. Ama sonraki bölümü de hazırladım dün. Bence onu bekleyin. Seveceğinizi düşünüyorum. ;)
''İyi misin sen güzelim?''
''İyiyim. Sadece biraz baş... Yorgunum sanırım. Bilirsin işte.''
''Başın ağrımıyor değil mi?'' Endişeyle bana baktığında boğazım yanmaya başladı.
''Hayır.''
''Güzel. Kahvaltı hazır olsun seni çağıracağım.''
Tamam anlamında başımı salladığımda alnımı öpüp kapıya yöneldi.
''İstediğin bir şey var mı?''
Bu defa da hayır anlamında başımı salladım. Odadan çıktığında ise sessizce gözyaşlarımı serbest bıraktım. Dün hastaneden çıktıktan sonra yaptığım gibi ağlamaya başlamıştım. Eve geldiğimde de direkt uyumuştum.
Kimseye bir şey dememiştim ve demeyecektim de. Yapabildiğim kadarıyla kendim başarmak istiyordum. Kimseyi endişelendirmeden, korkutmadan, üzmeden... Akıllarını benimle ve korkunç olabilecek geleceğimle ilgili düşüncelerle doldurmalarını istemiyordum. Herkesin kendi hayatı vardı.
Mutfağa geçmeden önce -ki hiç aç değildim ama Jorge işte- gizlice, içmem gereken ilaçları içmiştim. Gün boyu içecektim bunları. Beni ameliyata hazırlayacaklarmış. Ama işin kötüsü hafızama iyi gelmeyeceklerdi. Duygu bozukluklarını arttırırken unutkanlığımı da arttıracaklardı. Sanırım sadece ağrılarıma iyi gelip ve baloncuğun büyümesini engelleyecekti.
''Dışarı mı çıksak ki bugün?''
''Sanırım evde kalacağım. Siz çıkın.''
''İyi misin sen? Dün de hemen yattın zaten. Bitkin görünüyorsun.''
''İyiyim Mercedes. Sadece bilmiyorum... İçimden bir şey yapmak gelmiyor.''
''Pekala. Evde film izleyebiliriz. Ruggeroları da çağırırız.''
''Ruggeroları mı?''
''Evet.'' diye cevap verdi Mercedes Jorge'ye. ''Ona da yazık. Alex onu delirtiyordur.''
Jorge gülse de bir şey demedi. Bense yemeğimle oynamaya devam ediyordum.
---
Hastanenin kapısından girip Bay Recalde'nin odasının bulunduğu beşinci kata çıktım. Bekleme koltuklarındaki küçük kızın yanına geçtim. Acaba onun burada ne işi vardı? Annesi olduğunu düşündüğüm kadın oldukça bitkin görünüyordu. O hastaydı belki de ve kızını bırakabileceği bir yer yoktu. Eğer onları tanısaydım bu sevimli küçük kıza ben bakabilirdim. Lodovica ile lisedeki son senemizde çocuk bakıcılığına girişmiştik. Böylece sene sonunda planladığımız tatil için fazladan para geçecekti elimize. Çocuklarla her ne kadar iyi anlaşsak da altına yapan ve her yere kusan çocuklar bu işi bırakmamıza sebep olmuşlardı. Eksik kalan paramızı da ailelerimiz tamamlamıştı.
Küçük kız bana gülümseyerek ayağa kalktı. Ona baktığımı anlamış olmalıydı. Ben de yorgunca gülümsediğimde annesinin elinden tutarak Bay Recalde'nin odasına girdiler. Çocuğun yanında nasıl konuşuyorlardı merak etmiştim doğrusu. Hiç de hoşlanmamıştım. Daha çok küçüktü. Böyle üzücü şeyler duymayı hak etmiyordu.
Yaklaşık on beş dakika sonra gözleri dolmuş annesiyle birlikte küçük kız dışarı çıktı. Annesi gerçekten bitkin ve üzgün görünüyordu. Onu anlayabiliyordum. Gidip sarılmak istesem de sadece ayağa kalktım.