Giriş

882 41 12
                                    

Selaam! Sizi özledim... Çok mu beklettim? Ama inanın bana hep hikayeyle uğraştım. Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum fakat zorlandığımı itiraf etmeliyim. Aklımdaki kurguyu en iyi şekilde yazmak, karakterlerin hislerini yansıtmak istiyorum ve sanırım ilham perilerim işlerini yapmıyor.

Kısa bir bölüm evet. Ama en azından küçük girişimi yapabilirim dedim. :)

İyi okumalar. :)

Bavullarımı alıp çıkışa doğru yürümeye başladım. Bir yandan da Mercedes'i arıyordum. Geleceğimden bir tek onun haberi vardı. Zaten geliş tarihimi öne çekmemi o sağlamıştı.

Sonunda kapının önünde Mechi'yi gördüğümde ona doğru yürümeye başladım. Beni gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yaklaşmaya başladı. Sonunda sarıldığımızda ise neredeyse ağlayacaktım. O kadar özlemiştim ki...

"Tanrım, hoş geldin! Seni o kadar özledim ki..."

"Ben de seni çok özledim."

İki dakikanın sonunda ayrılmış arabaya doğru ilerlemeye başlamıştık.

"Neler yaptın anlat. Her şeyi bilmek istiyorum."

Güldüm. "Neredeyse her şeyi biliyorsun zaten."

"Olsun. Bir daha anlat. Hem son zamanlarda çok sık konuşamadık."

Tekrar gülmüştüm. Gerçekten de yaklaşık olarak her şeyi biliyordu. Çok sık konuşuyorduk. Yani başlarda öyleydi... Sonrasında ki konuşmalarımızın araları birazcık uzamıştı ve özet halindeydi.

Arabayı çalıştırmadan önce bana döndü.

"Eve mi gitmek istersin?"

"Hayır aslında... Size gidebilirsek güzel olur."

"Tabi ki gidebiliriz. Annem seni gördüğüne çok sevinecek."

Gülümseyip cama döndüm.

Daha sabahın beşiydi. Annemlerin geleceğimden haberleri yoktu. Onları uyandırmak istememiştim. Öğlen giderdim.

Sonunda eve geldiğimizde sessizce merdivenlere yöneldik. Mechi'nin odasına girdiğimizde yaklaşık yedi aydır girmediğim odanın içinde dolanmaya başladım. Her şey aynı görünüyordu. Yani neredeyse her şey. Vazgeçemeyeceğini düşündüğüm peluş hayvanlar artık etrafta yoklardı. En belirgin değişiklik de buydu zaten.

Duvardaki panoya doğru yürüdüm. Bunu birlikte yapmıştık. Üçümüzde de vardı. Yani Mechi'de Lodo'da ve bende. Hepimizin ki farklıydı tabi. İlham verici bazı sözler, resimler, hayallerimiz ve fotoğraflarımızla doluydu.

Ortada duran toplu fotoğrafımıza baktığımda gülümsemeden duramamıştım. Hepimiz fazla neşeli duruyorduk. Öyledik zaten. Üniversiteye başlayacağımız yaz birlikte tatile gitmiştik. Orada çekindiğimiz bir resimdi. Her şey yolundaydı o zaman. Mutluyduk. Şimdi ise değişen çok fazla şey vardı.

Kafamı resimden kaldırıp üst kısımlara baktım. Ruggero'nun resimlerinin ve yazdığı notların olduğu yerler yoktu. Ama Mechi iyi görünüyordu. Aşmıştı belli ki.

Artık Ruggero ile birlikte değillerdi. Birbirlerini gerçekten sevmişlerdi. Ve bir süre de olsa da çok mutlulardı. Ama yürümedi. Gerçekten denemişlerdi ama olmadı. Mechi bir süre dağılmış Ruggero'da İtalya'ya dönmüştü. Yeniden oraya yerleşmişti. Buraya taşınma sebebi Mechi olmuştu zaten.

Ruggero ile yüz yüze olamasa da sık sık konuşuyorduk ama son zamanlarda o da çok azalmıştı. Gitgide her şeyden kopuyordum. Mechi bunu fark ettiği için beni buraya geri döndürmüştü.

"Daha fazla bizden uzak kalamazsın, istediğin hepimizi unutmak mı?" demişti.

Diego ise geçen hafta Lodo'ya evlenme teklifi etmişti. Her şeyi detayıyla biliyordum tabi. Burada olmamama rağmen çoğu hazırlığın içindeydim. Neyse ki Skype vardı.

Aslında inişli çıkışlı bir ilişkileri vardı. Onlarda eskisi gibi mükemmel sayılmazlardı. Yine de haklarını yiyemezdim. Tartışmalarının önüne geçemeseler de, birbirlerine olan aşkları hiç azalmamış, ona tutunarak yıllara meydan okumuşlardı. Sonuçta nişanlılardı artık.

Biz yapamamıştık bunu. Belki yeterince sevmiştik ama bu her şeyi çözmüyordu demek ki. Karşı koyamadığımız şey gururumuzdu. Bizi engelliyordu. Onu zaten defalarca kez görmezden gelmiştik ve artık sabrımız tükenmişti. Aslında artık engel olan gurur değildi sanırım. İkimiz de fazla yıpranmıştık. Yorulmuştuk. Sürekli bir şeyler için uğraşmıştık. Birbirimizi kırmamak için, kırdıklarımızı düzeltmek için, vazgeçmemek için... Hatta üniversitede yeni insanlar hayatımıza girmeseydi buna devam ediyor olurduk galiba. Ama kendimizi sonuçta kapatamazdık dünyaya. Onu kilitli bir kutuda saklayamazdım. Yoruluyorduk evet. Bu ilişki fazla yıpratıyordu bizi. Yine de 'iyi oldu' diyemiyordum. Nasıl diyebilirdim ki zaten?

İki sene olduğuna inanmak güçtü. Ama olmuştu, zaman akıp gidiyordu. İki senedir görmemiştim onu... Sesini bile duymamıştım.

"Tini!"

"E-efendim?"

"İyi misin sen? Daldın gittin."

Resme son kez baktım. Çekindiğimiz günü düşündüm bir kez daha. Arkamdan sarılmıştı. Üstelik geldiğini bile görmemiştim. Kahkaha atıyordum. O da çenesini boynumla omzum arasına dayamış masum bir şekilde gözlerini büyütmüş gamzelerini çıkararak gülümsüyordu. Diego Lodo'nun yanağını öpüyor, Lodo kocaman bir sırıtmayla Diego'ya sarılıyordu. Ruggero Mechi'ye yaslanarak yatmış bize bakıyordu. Mechi ise Ruggero'ya kollarını dolamış kameraya gülümsüyordu.

Mechi resmi panodan alırken ona dönerken gülümsemeye çalıştım.

"İyiyim."

"Uzun zaman oldu." derken gülümsüyordu. O da özlemişti. Bakışlarından anlayabiliyordum.

"Evet." diyerek onayladım onu.

Gülümseyerek sarıldı bana. İlk bocalasam da kısa sürede ben de kollarımı en yakın arkadaşıma dolamıştım.

"Seni çok özlemişim."

"Ben de seni öyle."

Değişen çok şey var sanki..? Ne dersiniz? :D

Kapak hakkında ne düşünüyorsunuz? Değiştirmek istiyorum. Yardımcı olabilecekler mesaj atabilir mi lütfen? :)

Geri dönmek çok güzel. Sizi seviyorum :)

Stay With MeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin