Aslında bugün bölüm yayınlamayacaktım ama ısrara karşı koyamadım. :D Devamı haftaya...
Cumartesi sabahı Jorge beni evden almıştı. Birlikte kahvaltı yaptıktan sonra biraz dolaşmış daha sonra da parkta bir basketbol sahasına gelmiştik.
"İzleyecek misin, eşlik etmek ister misin?"
Düşünmeden yanıtlamıştım. "Elbette isterim." dediğimde yanıma geldi. Bana topu nasıl atacağımı gösterdi. Kuralsızca oynuyorduk. Tabi sırta atlayıp omzuna çıkmak kurallar dahilinde değilse. Kucağında smaç bile basmıştım. Topu aldığımda kaçıyordum o da arkamdan gelip topu almaya çalışıyordu. Hatta sırtımdan sarılarak havada döndürdüğü bile olmuştu. Anlayacağınız pek basketbol oynamıyorduk. En sonunda yorulduğunda kendini yere attı. Beraberinde beni de çekti tabi. Birlikte çok eğleniyorduk. Çok mutluydum. Şimdi de yatmış birbirimize bakıyorduk. Gözleri beni bitiriyordu resmen. Tanrım, çok güzeldi. Benimki gibi sıradan değildi. Hep renkli gözlü olmak istemişimdir zaten. Mavi değil ama yeşil. Hep yeşil gözü sevmişimdir. Onu kıskanıyordum.
"Gözlerin..." dedim bir anda. Güldü.
-Ne varmış gözlerimde? Yeşil değil mi?"
Rezil olmuştum."Çok güzeller." dedim kısık denebilecek bir sesle.
Üstüme doğru uzanıp dudağımın kenarını öptü. Ahh!
"Seninkiler gibi."
Bu çocuğa ne olmuştu böyle?
Bu defa uzanıp ben öptüm. Nasıl cesaret etmiştim acaba? Ona dokunmaya korkuyordum çünkü.
Sahadan çıktığımızda koleksiyonlarını göstermekle ilgili bir şeyler söyleyerek evine götürmeyi teklif etti. Bende evde kimsenin olmadığından emin olduğumda kabul ettim. Tamam yanlış anlaşılmaya müsait bir cümleydi. Ama sadece annesi ile tanışmaya hazır değildim. Clara olsa olurdu tabi ama Jorge bizi rahat bırakmayacağını söylüyordu. Bu kız aynı bana benziyordu.
Ve her şeyden önemlisi ona güveniyordum.
Jorge'nin evini biliyordum ama daha önce hiç gelmemiştim. Girmemiştim içine yani. Yoksa bu evle ilgili küçük bir anım vardı.
İşime oldukça yarayan connected adlı siteden Jorge'ye yazıp evini öğrenmiştim. Sonra da Mercedes'i etüt çıkışı buraya gelmeye ikna etmiştim. Nasıl bir cesaretimiz varsa gelmiş evin etrafında dolanmış sonra da yakalanma korkusuyla okula dönmüştük. Ama böyle rezillikleri hatırlamaya gerek toktu tabi.Ev oldukça güzeldi. Hatta kendi mahallelerindeki en güzel ev onlarınkiydi.
Odasına girince etrafı incelemeye başladım. John Lennon'u hatırlatan perdeleri gördüğümde gülümsemiştim. Gerçekten benziyorduk. Ve bu perdeleri de connected sayesinde biliyordum. Bir sürü ortak yönümüz olduğunu orada keşfetmiştim. Mesela müzik zevkimiz... İkimiz de eski şeyleri severdik.
"Sen burada bekle. Ben hemen geliyorum." diyerek çıktı.
"Tamam." derken çalışma masasına yaklaştım. Üstünde bir sürü kağıt vardı. Gözüme basketbol yazısı çarpan bir kağıt takıldığında yazıları incelemeye başladım ama ben okuyamadan Jorge geri gelmişti.
"Biraz dağınığımdır. Üzgünüm." diyerek elimdekileri aldı ve diğer kağıtlarla birlikte çekmeceye sıkıştırdı.
"Saçmalama, sorun yok." diyerek gülümsedim.
Sonra albüm koleksiyonuna bakmaya başladık. Bu koleksiyonu da söylemişti. Şimdi düşününce söylemesine sinirlemiştim. Bu kadar kişisel bilgiyi neden veriyordu. Sonuçta ben olduğumu bilmiyordu, anonimdim.