Eve girdiğimde babamla birlikte oturan Peter'ı görmeyi beklemiyordum.
''Hey!'' diyerek sessizliklerini bozdum. Gülümsemeye çalışıyordum ama fazlasıyla gergindim. Sonuçta buraya Jorge ile gelmiştim ve Peter'ın bunu bilmesi isteyeceğim son şey bile değildi.
''Merhaba güzelim.'' derken gülümseyerek ayağa kalkmıştı. Demek ki görmemişti.
Peter beni yanağımdan öperken ben derin bir nefes alıp babama dönmüştüm. Kaşlarını çatmış bir şekilde bize bakıyordu. Onlara geçen akşam Peter ile 'takıldığımızı' söylemiştim. Annem sonunda başkasıyla olduğuma memnun olmuş, babamsa yorum yapmamıştı.
''Babacığım.'' diyerek yanına gittim. Yanağına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra koltuğa oturdum. Babam sağ tarafımdaki üçlü koltukta, Peter ise karşımdaki ikili koltuktaydı.
Ve kimseden ses çıkmıyordu.
''Annem nerede?'' diye sordum babama.
''Arkadaşlarıyla.''
Peter suçlu bir çocuk gibi halıya, babamsa Peter'a bakıyordu. Aynı Jorge'yle ilk tanıştıklarında olduğu gibi... Ama Jorge çabuk toparlamış, çekingen tavrı bırakmıştı.
Demek ki yirmi dört yaşında olmam babam açısından bir şey değiştirmiyordu.
Zaman geçiyor bizse bir şey demiyorduk. Onların gerginliği malumdu ama benim sebebim bambaşkaydı. Aklım Jorge ile olan konuşmamdaydı. Görüşürüz demişti en son. Görüşmek mi istiyordu? Arabamla ilgili sorumluluğu da üstlenmişti. Üstelik bunu yapması için hiçbir sebebi yoktu. Onun sorunu değildi sonuçta.
Her şey bir yana sonunda o büyük kavgamızı da yapmıştık. İçimizi dökmüş, birbirimize neredeyse her şeyi açıklamıştık. Biraz yüksek sesle tabi. Bu konuda iyi hissetmediğini biliyordum en azından.
Ben kafamda bu düşüncelerle boğuşurken Peter'la göz göze gelmiştim. Sanki anlıyor gibiydi. Suçlu hissetmeden duramıyordum. Özellikle gülümsemeye çalışması sanki bana küfreder gibiydi. Hâlbuki çok iyi niyetli bir şekilde beni rahatlatmaya çalışmıştı çünkü muhtemelen babam ve onu yüzünden gerildiğimi düşünüyordu. Normalde konuşur, ikisini de rahatlatırdım. Ve bu durum çok komiğime giderdi ama şu an aklımda Jorge varken öyle olmuyordu.
''Yemek hazır mı bakayım.'' diye ayaklandığımda Peter, ''Ben de yardım edeyim.'' diyerek arkamdan gelmişti.
''Bu da neydi?'' diye sorduğumda tezgâhtan aldığı suyu tepesine dikti.
''Bilmiyorum. Ama hiç bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum. En önemli toplantılarda bile.'' dediğinde gülerek ona sarıldım. Ama kokusuna hala alışamamıştım. Tanıdıklaşmamıştı. Üstelik daha yarım saat önce alışık olduğum o koku beni çevrelerken şimdi bu yabancılık tokat gibi yüzüme çarpmıştı. Her şey o olmadığını hatırlatıyor gibiydi. Zaten o olmaması gerekiyordu.
Kendimi geri çekip konuştum. ''Rahatla biraz. Alışacaktır. Kendimi bildim bileli hep babamın kızı olmuşumdur. Birbirimize çok düşkünüz. Zorlanıyor o da.''
''Umarım. Ama ben alışmış olabileceğini düşünmüştüm. Sonuçta...'' derken beni kendine çekmişti. Jorge'den konu açacaktı ama neyse ki durmuştu.
Kollarımı belime doladım. Ama o kafamı kaldırmıştı. Ve yaklaşıyordu. Ne yapacağını anlamak için dahi olmaya gerek yoktu.
Ama istemiyordum. Hayır, şimdi olmazdı. Jorge'nin üstüne Peter'a yaklaşmak istemiyordum. Hem zaten suçlu hissediyordum. Onları bir kez daha kıyaslayıp daha da berbat hissetmek istemiyordum.