Nedensizce buraya 5SOS ile ilgili küçük bir yazı koymak istedim. Bölüme onları ekleyecektim fakat koyabileceğim pek bir yer yoktu. Sanırım sonraki bölümde küçük bir ziyaret yapacaklar. Bölüm hazır ama bir kez daha düzenleme yapacağım.
Geçen sene bu sıralar manyak gibi onları dinlerdim. Good Girls için twitterdaki geri sayımımız falan... (O sıralarda da hikayeye ekledim zaten :D) Bir buçuk seneyi aşkın süredir takipçileriyim. Şimdi o küçük hayran topluluklarının bu kadar büyümüş olması harika bir şey. Yeni şarkıları dün çıktı. Dinlediniz mi? Çok güzel olmuş bence. Bir göz atın derim. İki gün önce de Lukey'nin doğum günüydü. Umarım daha çook uzun süre göz önünde olurlar.
Bu amaçsız not neydi gerçekten bilmiyorum. Sanırım duygusallaştım. Çok da konuştum. Sizi bölümle bırakayım bari. İyi okumalar. :)
JORGE
''Jorge?''
''Merhaba güzelim.''
''Sen... Sen burada ne arıyorsun?''
''Seni arıyordum, buldum. Dönmeni bekleyeceğimi düşünmüyordun herhalde?''
Hiçbir şey demeden hala şaşkın olan yüzüyle gözlerime bakıyordu. Sadece iki gündür onu görmüyordum ama özlemiştim. Hem de çok. Keşke bu açıklama yapma durumunu ileri alıp direkt sarılma kısmına geçebilseydik.
Bakışları ciddileştiğinde üstünü süzmeyi bırakıp yeniden gözlerine odaklandım. Luanna'nın elinden çıktığı belli oluyordu. Farklı olmuştu. Daha cesur. Bu hali de fazlasıyla güzeldi. İnanılmaz güzeldi, seksiydi. Ama hep böyle kalmasını da istemezdim sanırım. Eski halini özlerdim. O anlamlı sevimli bakışlarını, şirin gülümsemesini... Yine de bir kez daha inanılmaz seksi olduğunu söylemeden geçmeyecektim.
''Ne demem gerektiğini bilmiyorum.'' dedi sonunda.
''Bir şey demene gerek yok. Seni özledim.'' derken ona doğru bir adım atmıştım.
''Yapma. Lütfen. Nasıl tepki vermem gerektiğini bile bilmiyorum. Hiç... Hiçbir şeyden emin değilim. Buraya senden kaçmaya, biraz düşünmeye geldim ben. Sen neden geldin ki?''
''Çünkü sana da kendime de bir söz verdim ben. Bak, bunun senin için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum.''
''Hayır.'' dediğinde gözleri dolmuştu. ''Anlayamazsın. Bunun benim için nasıl bir duygu olduğunu anlayamazsın.'' Şimdi de sesi yükselmişti.
''Tini!''
Lanet olsun! Daha tam konuşamamış, istediklerimi söyleyememiştim bile.
Arkama dönüp bize bakan Fran'la göz göze geldim.
''Yine neden geldin? Anlamıyor musun kız senden uzaklaşmak için buraya geldi. Yaptıkların yetmedi mi?''
Fran benden nefret ediyordu. Haklıydı da. Kardeşini çok üzmüştüm, her şeyden uzak kalmasına sebep olmuştum. Kimse Tini gibi beni affetmesini bekleyemezdi. Zaten açıkça ondan uzak durmam gerektiğini de söylemişti. Defalarca kez.
Yanında duran Diego ''Benim bir ilgim yok.'' der gibi omuz silktiğinde Tini'ye döndüm.
''Sakin olur musun Fran? Sorun yok. Ve Jorge, sonra konuşalım olur mu?''
Yavaşça başımı salladım. Ama hala ona bakmaya devam ediyordum. Gözlerini kaçırdığında yavaşça yerdeki çantamı alıp yürümeye başladım. Bir otel bulsak iyi olacaktı. Daha burada kalacak gibiydik.
TINI
Ağlayarak televizyonu kapattım. Bu haksızlıktı. Aşklarını yaşayamadan adam ölmüştü. Üstelik kızı yalnız bırakmayacağını söylemişti. İçimden "Yalancı!" diye bağırmak gelse de olayın duygusal noktasına yüklenmeyi tercih ediyordum. Kız yalnız kalmıştı. Nasıl bir kalp kırıklığı yaşamıştı hayal bile edemiyordum. Ne kadar kötü ve yalnız hissediyordu kim bilir. Bir daha sevebilir miydi? Başkasına kalbini açabilir miydi?