!! Multimedyadaki müziği dinleyebilmek için Wattpad'e, Google'dan girerseniz gerçekten mutlu olurum. Müzikle çok daha etkili oluyor çünkü. :D Daha da önemlisi onu dinleyerek yazdım, siz de dinleyerek okuyun lütfen.
Sondaki not da önemli. Okumadan geçmeyin!!
---
''Yıldızlardan birinde ben yaşıyor olacağım. Ben gülüyor olacağım bir tanesinde. Ve geceleyin gökyüzüne baktığına baktığında bütün yıldızlar gülüyor gibi olacak.''
''Jorge?''
Bağırarak kalkmıştım. Hemen etrafıma bakındığımda son zamanlarda oldukça alışık olduğum odada olduğumu fark ettim.
''Jorge?'' dedim tekrar. Koltukta uyuyakalan Fran'da ayağa fırlamıştı.
''Tini? İyi misin?''
''Jorge... O nerede?''
Derin bir nefes alarak yanıma geldi ve elimi tuttu. ''Tini...''
''Buradaydı. Az önce. Bana beni bekleyeceğini ve beni sevdiğini söyledi. Onunla gitmek istedim ama kabul etmedi. Erkenmiş. Anlamadım ama buradaydı Fran!''
Fran endişeyle yüzüme bakmaya başladı.
''Bakma öyle! Hadi, hadi onu bulalım.''
Odadan çıkacağım sırada kolumu tuttu.
''Olanlar...''
''Gerçek değildi.'' diye fısıldadım.
''Gerçekti.''
Gözlerim dolarken başımı hızla iki yana sallıyordum.
''O...''
''Hayır! Sakın! Sakın söyleme. Duymak istemiyorum.''
Kolumu kurtarıp koridora çıktım ve Jorge'nin odasının bulunduğu koridora geldim ama odası boştu.
Afallamış bir şekilde içeri bakmaya devam ettim.
Duvarın önüne çöküp dökülmeyen yaşlarımla baş başa kaldım.
Biraz sonra biri yanıma çöktüğünde başımı yavaşça çevirdim.
''Beni... Ona götürebilir misin?''
Diego kızarmış gözlerini yüzümde gezdirdi. ''İyiyim ben. Lütfen. Sadece onu...''
Gözyaşlarım hızla akarken başımı eğdim. ''Görmeliyim. Son bir kez.''
Gözlerimi silip başımı kaldırdım. ''Veda etmek için.''
Saçma da olsa gülümsemiştim. Lisedeki saçma ayrılığımızda da aynısını demiştim Diego'ya. Hep saçma şeyler yüzünden ayrı kalıyorduk zaten.
Diego başını sallayarak ayağa kalktı. Bende peşinden tabi. Bir görevli bulup konuştuklarında Ruggero ve Fran yanıma gelmişlerdi bile.
''Bu iyi bir fikir mi?''
''Ona veda etmem gerekiyor.''
Görevli adamla asansöre bindiğimizde nefes alışverişim hızlanmıştı. Sonunda büyük, demir ve oldukça ağır görünüşlü bir kapının önünde geldiğimizde derin bir nefes almaya çalışmıştım ama olmuyordu. Kalp atışlarım buna izin vermiyordu.
Ben normalde buranın önünden bile geçemezdim.
Adam kapıyı açıp geçmem için kenara çekildiğinde içeriden gelen soğuk hava tüylerimi ürpertmişti. Tereddüt ederek içeri adım attıktan sonra kapının önünde duran sedyeye ve ayak parmağındaki künyeye baktım.