Selaam. Uzun bir bölüm oldu. Umarım seversiniz.
Bu arada bölümde geçen Voy Por Ti akustik olan. Multimedyadaki. :D
İyi okumalar :)
''Yani siz tekrar...''
''Bilmiyorum Mechi. Ne olduğumuzu bilmiyorum. Gerçekten hayatımın bu kadar karışabileceğini düşünmemiştim. Aksiyon istemiştim tamam da bu kadarı fazla.'' dediğimde Lodo gülmeye başlamıştı. Kızlar bizdeydi. Jorge beni eve bıraktığında hemen Mechi'yi aramıştım. O da Lodo'yla olduğunu söyleyince ikisini de bize çağırmıştım. Evet, Mechi son zamanlarda Lodovica'ya ısınmıştı. Yani şu son olaylardan beri. Araları iyiydi. Birlikte vakit bile geçiriyorlardı.
''Şey bu arada, Ruggero gelebilir.'' diyen Lodo'ya döndük ikimizde.
''Kızlar günü. Kız. Fran'ı kovduk Lodo.'' dedi Mechi.
''Biliyorum ama Diego bugün babasıyla şirkette. Jorge'yle de tam tanışmıyorlar.''
Haklıydı.
''Ben içecek almaya gidiyorum.'' diyerek çıktı odadan Mechi. Lodo arkasından baktıktan sonra bana döndü.
''Ruggero sanırım Mechi'den hoşlanıyor.''
''Aman tanrım! Ciddi misin?''
''Yani bir şey söylemedi ama öyle gibi. Onu sordu dün bana.''
''Tanrım, bu... Güzel.'' dediğimde ikimiz de gülüyorduk. Kısa bir süre daha bunun nasıl olacağını tartıştık. Mechi şarkı söyleyerek odaya geri geldiğinde ise konuyu hızla kapatıp gülerek ona eşlik etmeye başladık.
''Çok mu iyiyiz ne?'' diyen Lodo'ya gülerek baktım.
''Fazlasıyla.'' diyerek onayladı onu Mechi.
''Tini! Tanrım ne yapacaksın şimdi? Ne olacak? O Peter'ı da hiç sevmemiştim zaten. Yalancı pislik.''
''Of!'' diyerek odadan çıktım. Ani konu değişiminin hedefi yine bendim. Tamam toplanma nedenimiz bu olabilirdi ama kafam çok karışıktı. Hem kesin bir şey söylemek için de erkendi. Jorge beni şaşırtıyordu. Ve ben, inandığım her şeyin yalan olduğunu fark ettiğim zamanlar geçiriyordum. Onu çok seviyordum. Ama düşünmem gereken şeyler vardı.
Neyi düşüneceksin demeyin. Olanları unutmak için zamana ihtiyacım vardı ve bu çok kolay olmayacaktı. Gözlerinde ki öfkeyi görmüştüm. Hayal kırıklığını, nefreti... Hepsi vardı. O gün, o an, kavgamız aklımdan gitmiyordu. Ona her baktığımda söyledikleri aklıma geliyordu.
Yaşadıklarımızı sindirmemiz lazımdı. Onun bana, benim ona yeniden güvenmemiz gerekiyordu. Her şeyi baştan almalıydık. Çünkü kaldığımız yerden devam edersek yine aynı şeyler olacaktı. Güven eksikliğimiz yüzünden olmuştu her şey. Oyuna gelmiştik. Hiç düşünmeden inanmış, birbirimizi suçlamıştık. Konuşmamış konuyla ilgili doğru düzgün kavga bile etmemiştik. Bu kadar kolay olmamalıydı ayrılmamız.
Daha sağlam olmalıydık. Birbirimizi sorgulamamız böyle kolay olmamalıydı.
Hem bana bir kere bile 'seni seviyorum' dememiş eski sevgilim yanıma gelip devam etmek istediğini söylediğinde bocalamam normal değil miydi? Yine de içimde ki saf âşık hiçbir şey olmamış gibi sarılmak istiyordu ona. Sarılmak ve bir daha bırakmamak.
Her ne kadar inanmayı reddetsem de bir daha eskiye dönemeyiz sanıyordum son zamanlarda. Ya da çok zorlanacağımızı. Beni yeniden isteyeceğini bile düşünmemiştim ki. Ama bugün olanlar içimdeki tohumları yeniden yeşertmişti. İnancım tam yerinde, umuduma tutunuyordum. Sadece... Korkuyordum. Beni neden geri istiyordu? Üstelik bu iki olacaktı ve o Jorge Blanco'ydu. Öyle olmadığını bilsem de, bu saflığım yüzümden beni istediği düşüncesini içimden atamıyordum. Masumluk değildi bahsettiğim. Bağlılık. Aşk. O da dememiş miydi beni senden başkası bu kadar sevemez diye?