TINI
Gözümü ondan alamıyordum. O kadar mükemmeldi ki... Yüz hatları tamamen eşsizdi. Çıkık elmacık kemikleri, her şekilde kendini belli eden gamzeleri, yeşil gözleri, önünü kaldırdığı saçları... Her şeyiyle mükemmeldi. Ve benimdi. Sonunda.
İki sene boyunca platonik bir şekilde aşıktım ona. Lisenin ilk gününden beri dikkatimi çekiyordu. Tabi o da ilgimin farkındaydı ve çareyi beni görmezden gelmekte bulmuştu. Çünkü okulun en popüler çocuğuydu kendisi. Basketbol kaptanlığı, eşsiz gitar yeteneği... Ah tabi bir de okul gösterisinde kendini gösteren dans yeteneği vardı. Sonuç olarak istediği kızı elde etmekte zorluk çekmiyordu. Genelde kendinden büyükler olurdu bu kızlar. Bende pek ilgi alanına girmiyordum yani. Ben diğer her kız gibi ona uzaktan bakıyordum.
Ondan önce güzel bir arkadaşlığımız vardı. Tabi bu görünmezlik beni sadece sinir ediyordu. Ben de lise üç olduğumuz sene tüm cesaretimi toplayıp karşısına çıktım. Elbette hemen gidip seni seviyorum demedim. Diyemezdim de zaten. İlk zamanlarda olduğu gibi arkadaşlık kurmaya çalıştım ama o hep şüpheyle yaklaşıyordu. Ortak noktamız çok fazlaydı. Bunu biliyordum çünkü iki sene boyunca onunla ilgili yeterince bilgi toplamıştım. Ve bununla ilgili konular açmaya çalışıyordum. Müzik zevkimiz en büyük benzerliğimizdi. Ki bu bence büyük bir şeydi.
''Daldın yine. Ne düşünüyorsun?''
''Hiç. Ben sadece... Hala inanamıyorum.'' Gülümsemişti.
''Bunu daha önce de konuştuk. Defalarca. Bu kadar düşünme. Her şey yolunda. Birlikteyiz.''
''Biraz... değişik ama evet.''
''Sen kabul ettin.''
''Evet ve pişman değilim.''
Çekinerek hatta tereddüt ederek yanağını öptüm. O kadar güzel kokuyordu ki geri çekilmek istememiştim. Kesinlikle mükemmeldi. Nasıl pişman olabilirdim ki? Tabi bu konuyu bilmiyorsunuz. Şöyle ki; bir süre sonra sevgili prensimiz amacımdan emin olunca beni karşısına alıp konuşmaya başlamıştı. Ama ben geri kalmayıp konuşmanın yönünü değiştirmiştim. Kendimden bu kadar emin olduğumu görünce denemeye karar vermiştik. Belli kurallar vardı. Bu ilişkiyi isteyen yani yaşayacak olan bendim. O deneyecekti. En başında demişti.
''Tini gerçekten hoş kızsın. Güzelsin. İlk gördüğümde de düşünmüştüm. Ama senin hissettiklerin benim sana hissettiklerimden çok farklı. Ve senin aklındaki ilişki... Benim için zor, bana göre değil. Ama madem bu kadar istiyorsun deneyelim. Seni sevdiğimi söylemiyorum ama bunu zaten anladığını tahmine diyorum. Bir ilişkiden beklentilerimiz de farklı ama deneyeceğim. Senin de istediğin gibi gitmezse üzülme çünkü bu ilişkide her şey belli.''
Şimdi düşününce biraz sinir bozucu bir konuşmaymış. Fazlasıyla da moral bozucu. Ama o an tek düşünebildiğim bir şansım olduğuydu. Zaten bildiğim şeyleri söylemişti. O kadar mutluydum ki boynuna atlamıştım. O da ilk şaşırmıştı, sonrasında ise gülmüştü.
Şu an tam yedi haftadır birlikteydik. Tabi ki hala bana tam aşık sayılmazdı. Yani maalesef istediğim gibi tam bir aşk ilişkisi değildi ama mutluydum. Deniyordu. Ve eskisinden daha iyiydik. Alışmıştı. Eski gibi mesafesi de kalmamıştı. Fazla duygusuz da sayılmazdı. En azından buna inanmak istiyordum. Onu mutlu etmek için elimden geleni yapıyordum. Birlikte eğleniyorduk.
''Aslında... Biliyor musun ben de pişman değilim. Bu şey beklediğimden daha iyi gidiyor. Sıkılırım sanmıştım ama çabanı takdir ediyorum.''
''Şey derken... Bu şey bir ilişki. Eğlenebileceğimizi söylemiştim. Ve teşekkür ederim. Hem takdirin için, hem denediğin için.''
''Söz verdim.''