On İki Cin 2

2.9K 53 2
                                    

     hoca "o gitmeyen tek kalanı gönderemedim kızın başından" dedi. dedi bizim oğlan böyle böyle oldu. "olabilir korkmasın. ben şimdi onu bi daha okuyacağım bi de muska göndereceğim onu hayatı boyunca hiç çıkarmasın" dedi. tamam dedik. sabaha kadar hiç uyumamıştım. o gün akşama kadar deliksiz bi uyku çekmişim.
o günden sonra bir çok hocaya gidildi. hiç birinden bi sonuç alamadık maalesef. hepsi çok güçlü bir büyü yapıldığını ve güçlerinin yetmediğini söyleyip durdular. içlerinden bi hoca "ben bunu çözemem ama bu işi kimin yaptığını size gösterebilirim eğer kaldırabilirsiniz" demiş. teyzemin kocası ben korkarım diye istememiş fakat teyzem ben yapmak istiyorum diye atılmış hemen.
hoca ona bi kağıt vermiş. demiş ki " bunu yatarken yastığının altına koy, sabah ezanında kimin yaptığını göreceksin" . teyzem dediği gibi yastığının altına koymuş bi kaç da hocanın veridği sureyi okuyup yatmış. aynen hocanın dediği gibi, sabah ezanında uyanmış. zaten o saatlerde pek uyumazdı namazında niyazında bi kadın. velhasıl, yataktan doğrulurken bi anda geri düşmüş. gözleri hayri ihtiyari bir şekilde kapanmış.
"çok kalabalık bi yerdeydim... "

      "çok kalabalık bi yerdeydim. büyük bi insan topluluğu vardı. ben bu topluluğa arkasından bakıyordum. kalabalığın içinden bi kadın bütün kalabalığı yararak sırtı bana dönük şekilde uzaklaşıyordu. biz aile içinde esmanın ayşe halasından süpheleniyorduk. çok şirret bi kadındı ve esma ve ailesini hiç sevmezdi. kesin bi kötülük yapıldıysa o yapmıştır diye konuşuluyorduk. sonra o insan topluluğu birden parmaklarıyla kadını işaret ettiler. kadın durdu şöyle bi arkasına bakacak gibi yaptı tam yüzünü göremedim sonra kafasını çevirip yoluna devam etti. o kalabalık hep bir ağızdan "bunu yapan ayşe halası değil hayriye halası" diye üç kere yüksek sesle tekrar ettiler. bi anda uyanmışım... "
hayriye halanın esma yaşlarında bi oğlu vardı ve evvelden beri oğluna istemekteymiş esmayı. fakat esmanın gönlü olmadığı için bu iş gerçekleşmemiş. fakat kadın hiç bir şekilde açıktan ne kin gütmüş ne başka bişey yapmış.
velhasılı, ertesi gün esmanın ailesiyle birlikte bu hayriye halanın evi basıldı. kadın inkar etti tabi. yemin billah etti filan filan. sonuçta o işten hiç bişey çıkmadı.
devam eden senelerde türkiyenin 4 bir tarafından hocalara gidildi. hani bu göz neler gördü neler. söylemek isterim ki bu ben hacıyım hocayım diyen kitlenin %90ı felan hep yalancı dolandırıcı üçkağıtçı. neyse uzatmayacağım. o kadar uğraştık maalesef hiç bir sonuç alınamadı fakat evlilik şiddetli geçimsizlikten boşandı. daha sonra esma başka bi adamla evledi fakat evliliğinden kısa bir süre sonra pankreas kanserinden genç yaşında hakkın rahmetine kavuştu. Allah günahlarını affetsin.
teyzemin oğlu ise başka bi kadınla evlendi. şimdi çocukları filan var. herşey yolunda onun için.
bu "büyü" mevzusu ailemiz açısından bitti.
ben de uzun yıllar herhangi bir paranormal olay yaşamadım. taa ki üniversite yıllarıma kadar... Bu  kodumun büyüsü öyle bişeymişki dededen toruna cin ölse başka bi cin üstleniyor ...

      2006 ya da 2007 senesiydi tam hatırlamıyorum şuanda. üniversiteden sömestr tatili için memlekete gelmiştim. hava karlı ve soğuktu. tatil için geldiğim ilk gün liseden filan arkadaşlarla gece geç vakte kadar takıldık. alkol filan değilde kahvede batak filan çevirdik. ordan bi kokoreççiye gittik. falan fıstık.
saat gece yarısını geçmişti gece 1 civarlarıydı yanlış değilsem. arkadaşları bıraktım eve doğru yola koyuldum. memleket konya'nın bir ilçesi 40.000 nufuslu küçük bi yer. neyse, bizim ev daha önce okuduğum lisenin biraz üstünde bi yerde. eve gitmek için okulun üstündeki yoldan gitmek gerekiyor. o yoldaydım işte.
yerler karlı-buzlu olduğu için dikkatli bir şekilde gidiyordum. okulun bahçesinin bittiği yerden yukarı dönmem gerekiyordu. gece vaktiydi. yolda sadece sokak lambaları vardı. epeyce soğuk olduğu için bi de o vakitte dışarıda kimse yoktu.
sola sinyalimi verdim ve bir an gözümü yoldan ayırdım dikiz aynasına baktım. araba kullananlar bilirler dönüş sırasında o aynaya ne kadar bakılır. anlık yani. geriye önme baktığımda arabanın hemen 1-2 metre önünde duran bişey fark ettim. insan boylarında, insan silühetinde fakat insan değil. yani o an öyle hissettim.

    
bi anlık refleksle frene asıldım. karlı yol olduğu için kızaklamaya başladı araç ve bodoslama daldım o şeye.
önce ona çarptım. sonra kaputa düştü. oradan cama vurdu kendini. tavanda yuvarlandığını duydum. daha sonra arakaya düştüğünü duydum. araba bi 2-3 metre daha kızaklayıp durdu. şok olmuştum. herşey 3-5 saniye içinde olup bitmişti. kanım çekildi. bi 30 saniye filan kafamdan hesap yaptım. kaçayım mı diye düşündüm. gören oldu mu diye düşündüm fakat ne olduysa oldu bari hastaneye zütürürüm diye korkarak araçtan indim. bari ölmese filan diyorum kendime.
arabanın arkasına dolandım, kimse yok. etrafını döndüm yine kimse yok. lan arabanın etrafında yolun etrafında deli gibi dönüyorum. yok yok yok. arabaya baktım hiç hasar yok. kafayı yiyecem. anlam veremiyorum. gözümle görüp kulağımla duydum herşeyi. 3-5 dakika aradım etrafı. canlı sinek bile yok. yoldan geçen bazı arabalar bana bakıyorlar filan. yolda sadece benim fren izim var. korkmuştum. eve geldim yüzüm kar gibi beyaz korkudan. annem karşıladı. olayı anlattım inanmadı tabi. sarhoş filan olduğumu düşündü.

     duş alıp yattım. ertesi gün sabah erkenden kalktım gittim baktım. yine aynı senaryo. sadece fren izim var ama bu sefer başka bişey dikkatimi çekti. tam o şeye çarptığım anda yerde bi iz vardı. 1-2 metre öteden gelen ve tam benim ona çarptığım yerde biten bi iz. sanki bişeyi sürüklemişler gibi. ama sadece ayaklarını. kendini değil. ya da ben ona benzettim. belki de başka bişeydi o iz.
hiç bir zaman orada ne oldu bilemedim.

     Zaten oturduğumuz mahallede pek aklı başında bi yer değildi herkes kırıktı. birazda mahallemizden bahsedeyim sizlere. Mahallemizin üst tarafının mezarlık olması, her ölü gömülmesinden sonra mahalledeki köpeklerin tedirgin olduğu, havlamaları ve ulumaları ile yeni gömülmüş ölülerin mezarlarından kalkacağı inancı, o yıllarda(1990'LARDA.) sıkça anlatılan hortlak hikayeleri, teneşirde yıkanırken dirilen ölü hikayeleri, Durmuş'un cin ve muska hikayeleri, evimizdeki yılan ve cin hikayesi, karşımızdaki evde gece sabaha kadar kişneyen ve dört nal koşan at hikayeleri ile mahallemiz sanki bir kabus şatosu gibiydi

     Durmuş vardı yan komşumuz başıma gelenleri ona soracaktım. Sanki bişeye vurmuştum ama o şeyi bulamamıştım sabah gittiğimde ise yerde cesedi sürüklenmiş gibi bir iz vardı...
Durmuş ufak yapılı, çenesinde hafif sakalı olan, çabuk konuşan biriydi. Karılar Pazarı'nın biraz ilerisinde bahçe içinde yıkılmaya yüz tutmuş, penceresinde teneke kutular içinde çiçekler olan ahşap bir evde otururdu. ismini çok duymama rağmen kendisi ilgimi çekmemişti ta ki karısı öldüğü güne kadar. O gün ne tesadüfki onun karısı ölmüştü evet. Yine mahalleden dumanlar yükselip bahçedeki kara kazanda su ısınmaya başlayınca birinin öldüğünü anladım. Durmuş'un karısı dediler. Biraz sonra biri biraz aşağıdaki Ali Osman Ağa camisinden bir teneşir sırtlanıp getirdi, bahçede ağaçların altına koyup etrafına görülmesin diye çarşaf gererek yıkadılar ölüyü. Gideceğim gidemiyorum acaba benimle bi alakası olabilirmiydi ama benim çarptığım şey yok olmuştu. Peki bu olanları büyüyle ilgilenen dursuna sorsam ne olurdu o bişeler çıkartabilirmiydi ya başım belaya girerse dıbına koyim ben böyle işin diye aklımda binlerce soruya cevap veremeden o günü atlattım ertesi gün dursuna taziyeye gidecektim...

    

Türkiye'de Yaşanmış Cin ve Hayalet Olayları 4 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin