49.Bölüm Fragman Yakınlaşma

179 10 4
                                    

Cemre iyi misin? Bir yerin acıyor mu, hemen doktor çağrıyım..

Cenk sesindeki panikle,  gözlerini hastane yatağın da, kendisine, boş gözlerle bakan cemreyi incelerken, kızın suskunluğu, onu iyice endişelendirir, yatağa yaklaşıp, buz gibi olmuş elleri avucunun içine alıp, ısıtmak ister, beklemediği bir dirençle karşılaşınca, çatık kaşlarıyla, yüzü üstünde ki, yorgan gibi beyazlaşmış  olan kadını inceler. Tereddütlü bir halde..

- Cemre biliyorum bana kız-

- Kimsin sen? Niye sürekli bana  cemre diyip duruyorsun, ben.. 

Kafası karışmış bir halde, kendisine şaşkın halde bakan gözleri, görmezden gelip yataktan doğrulmaya çalışır cemre. Genç kadının yatak da  zorlandığını görünce cenk hemen öne atılıp kızın  omuzlarından tutar.

Yardım etmek ister, bu temastan korkan cemre, hemen elleriyle, genç adamın dokunuşlarını kendinden uzaklaştırıp kızgın gözlerle süzer, ona bakan bir çift üzgün gözlere.

- Dokunma bana, sen kimsin ki, bana dokunuyorsun, ÇAM YARMASI!!!

Başının içinde başlayan arıyla baş edemeyen genç kadın gözlerini kısmış acının geçmesini beklerken, elleriyle yorganın ucunu avuçlarıyla sıkarken, başka bir elin dokuşu sarar, küçük ellerini, Cenk üzerindeki şaşkınlığı atmış, bir avuç ateşten kor olmuş gözlerini, yönünü kaybetmiş, bir çift ceylan gözlere dikip, buğulu sesiyle, bir kedinin başını okşar gibi, fısıldar, 

- Ben senin kocanım cemre, seninle aşkı tanıyan, senin küçük kalbinle yanan, savunmasız bir kalbim sadece, bir umut diye her gece yalvaran bir kalbim, geçmişin acısını kazınan vücudumda, tövbe eden bir kalbim.  

Ben senin diğer yarınım cemre...

Yüzüne yaklaşıp öpme mesafesindeyken , ona bakan şaşkın gözlerin,  ne kadar sevimli olduğunu düşünerek çocuk gibi gülümser genç adam.

..........

Ceren önden, Nedim arkadan merdivenlerden inerken, masada duyulan sahte  olduğu herhalinden belli olan kahkahalar, cerenin yüzünü düşürürken, Masa da Jaleyle, Şenizin kafa kafaya vermiş, konuşmalarını seyreder, sinirle arkasına dönüp nedimin çatılmış kaşlarına bakarak, huysuz bir halde söylenir.

- İki yılan bir araya gelmiş, yemek masamıza çökmüş, bak sana diyorum nedim, eğer o jale yılanıyla konuştuğunu görürsem canına okurum söylemedi deme. Ayrıca fark ettiysen  kibarlıktan yılan diyorum, yoksa o.... onun hak ettiği sıfatlar başka ya, neyse...
Ben hanım efendiliğimi bozmayacam.

Kısacası kocacım, o yılanla konuştuğunu görmeyecem, hatta  bırak konuşmayı, bakma bile yüzüne,şeytan görsün sıfatını diyecem de, oda görüyor zaten.

Nedim bunalmış bir halde gözlerini devirirken,

- Ya ceren, biraz mantıklı ol, lütfen ya.. Ben naptım şimdi, istemesem de burnumun dibinde bütün gün.

Ceren, gözlerinden alev saçan okların her birini, nedime saplarken, burnundan solur.

- Bence o konulara hiç girme kocacım, yoksa sen zararlı çıkarsın.

Nedimin gözleri birden yumuşarken, yaramaz dudakları keyifle, kıvrılır, birden kocaman kemiksi elleriyle, belinden sarılıp kendine çekerken, yüzüne öpecek mesafeden eğilip, dudakalarına doğru fısıldar,

- Sen ne dedin az önce?

Ceren bu yakınlaşmada, az önce konuştuğu konuyu haturlamakta zorlanırken, gözleri, nedimin dudaklarına kayar, ateş basar, meleksi yüzünü, yanakları elma gibi kızarırken, nedimin bu anı, mutlulukla izler, Ceren gözlerini, tehlikeli bölgeden uzaklaştırıp, daha güvenli olduğu düşündüğü yere çevirir, bakışlarını, çok geçmeden pişman olur, nedimin gözleri dudaklarından daha tehlikelidir.

Ceren kedi gibi mıyışmış, koların da, cenneti vaat eden adamdan gözlerini ayıramazken, varla yok arası nedimin dudaklarına doğru fısıldar.

- Nedim.. biz.. biz napıyoruz?

Nediminde cerenden bir farkı yoktur, yer... zaman.. mekan.. onun için önemini kaybetmiş, tek hissettiği kollarındaki, hayat suyu.. tüm benliğiyle, cerenin dudaklarını öperken, onları izleyen kıskançlıktan deliren gözlerden habersizdir.

İNTİKAM (Ceren ❤ Nedim) - (Cenk ❤ Cemre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin