49.Bölüm Yakınlaşma

268 19 16
                                    

Telefonu kapatan genç adam, bitik bir halde, duvar dibine çökmüş, elinde kapanmış telefona boş boş bakarken, selçuk az önce olan konuşmaya anlam veremez, alpaslanın yanına oturup, başını ona çevirip meraklı gözleri süzerken.

- Neden yaptın abi... Niye söyledin.. 

Alpaslan omuzları çökmüş, hastanenin boş duvarlarını izlerken, beyni de selçuğun sorduğu soruyu sorup duruyor. Cenkin ismini görünce, sonu belli olan bir hikayeyi değiştiremeye gücü yetmeyeceğini anlar. 

Selçuk onun suskunluğundan rahatsız olsa da susmasının gerektiğini bilir. Ameliyat kapısının açılmasıyla, üç telaşlı göz kapıda, ybaşı sargı içinde, yüzü mora yakın bir halde çıkan kadına, endişeyle izlerken, birinin kalbinde esen fırtınalar, gözünden akıttığı yaşlardan habersiz, cemreninin elini kavrar bırakmaktan korkar adeta.. Hasta odasına girene kadar bir an olsun bırakmaz, buz tutmuş küçük avuçları. Ömerle Selçuk uzaktan izler, iç burkan bu sahneyi.. 

Alpaslan cemrenin beyaz yatağa yatığını görünce usulca çıkar odadan.

Ömer kaşlarını çatmış merakla aklındaki soruyu sorar.

- Abi, sen.. Cenke bizim hastanenin adını verdin mi? Yan.. şey..

Alpaslan keskin gözlerini ömere dikince, ömere bu bakışlardan, susması gerektiğini anlar, sessizliğe gömülüp başını eğer hemen. Selçuk ömerin yapamadığını yapıp, gözlerini cesurca yaralı aslana dikip.

- Biliyor mu abi, karısının burda.

Alpaslan o kelimeyi duyunca, acı çeken sesiyle hiddetle bağırır selçuğa bir adım yaklaşıp elleri yumruk olmuş halde.

- SUS, O KELİMEYİ SÖYLEME SELÇUK... DUYMAYACAM AĞZINIDAN BİR DAHA...

Ömer sıkıntıyla, abi dediği adama bakıp, huysuz bir halde.

- Eee, yalan mı abi. Kocası sonuç da. Bilmeye hakkı var. 

Alpaslan kardeşlerinin doğruyu söylediğini bilse de, ondan ayrılmaya hazır hissetmez kendini.. Gözlerini onun olduğu odaya çevirip, yüzüne yerleşen kederli gülümseyişle.. 

- Veda ediyorum.. O herife nerde olduğumuzu söylemedim. Daha değil, şuan değil.. 

İkili bir birine sıkıntılı halde bakışırken, omuları çökmüş, yolunu bulamayan adama yardım edememenin acısını hissederler.

.........

Ceren sabah uyandığın da, beline sarılan kollara hissederken dün geceki acımasız sözler kulağında çınlar, gece yatağa gelip af dilese de, bu sefer yelkenleri suya indirmek için acele etmemeye karar verir, hiç bir şey olmamış gibi, belindeki kolları,  tutup kendisinden uzaklaştırır, yatakdan doğruluğu gibi kalkar, nedim yatak alıştığı sıcaklığın gitmesiyle, huysuz bir halde yatak da dönüp mırıldanır, ne söylediği belli olmayan adama göz ucuyla süzüp odadan çakan ceren, inat olsun diye kapıyı gürültüyle kapatır, nedim kapının sert kapanmasıyla yatakdan sıçrayarak, gözlerini panikle sağa sola çevirip ne olduğunu anlamaya çalışırken, yatakda yalnız olduğunu anlayınca, yüzü düşer, cerenin bu sefer ona çok kızdığını anlayan adam, kendisini affettirmek için ne yapması gerektiğini düşünür kara kara.

........

Şeniz kahvaltı masasında şekersi kahvesini yudumlarken, Seher Hanım alışık olduğu kahvaltu tabaklarını el çabukluğuyla masaya sermeye başlar, son tabağı Şenizin yanındaki boş yere koyarken eli yalnışlıkla Şenizin eline çarpıp sıcak kahvenin üstüne dökülmesine sebeb olur. 

İNTİKAM (Ceren ❤ Nedim) - (Cenk ❤ Cemre)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin