Sevgili okurlar hepinize merhaba. Kitabın son durumu hakkında bilgi vermek istiyorum, kitabın dörtte üçü bitti. Dört kitaplık bir serinin üçüncü kitabının bitti gibi düşünebilirsiniz, dördüncü ve son kitabı yazıyorum. Bu bölümde dördüncünün ilk bölümü olarak düşünebilirsiniz.
Kitap tek kitap ama dört bölümden oluşuyor.
İyi okumalar...
***
...Her gerçek elbet bir gün ortaya çıkar.
Daha ne kadar şaşırabilirim dediğim anda bir başka olay meydana geliyordu. Hayatın hızına yetişemiyorum ki yetişmeyi bırakalı çok olmuştu. Kaçan kovalanırdı ama benim kovalayacak dermanım kalmamıştı. Yorulmuştum.
Tolunay'da dinleniyorum.
Bu güçsüzlük müydü? Bir kadının bir adama olan güçsüzlüğü müydü?
Değildi. Güçsüzlük, yıkılmaktı. Ben yıkılmamış, aksine daha çok güçlenmiştim.Bizimkisi birbirimize olan güçsüzlüğümüzdü. Beraber güçlüydük. Onun yarısı kararmıştı ama bir yanı hala aydınlıktı. Benimde aynıydı. Birleştik, aydınlık taraflarımız geleceğimizi aydınlattı, karanlık taraflarımız geçmişimizi kararttı.
Bu zaman kadar yalnız savaşmıştım. Tüm savaş meydanlarında önce bana fırlatılmıştı oklar. En sonunda ölmediğimi gören babam, daha büyük bir darbe ile öldürmeye çalışmıştı beni.
Baba...
Ona baba dememi hak etmiyordu, bu saatten sonrada hayatımda pek gündeme geleceğini sanmıyordum.Ölebilirdim.
Büyük şehir beni öldürebilirdi belki de.
Korudu, kolladı beni.
Evet, bunu bende yapabilirdim ama hayat dıştan göründüğü gibi toz pembe değildi. Kendiniz uçamadığınız sürece kanatlarınıza kötü ithamlarda bulunacaklardı, uçtuğunuzdaysa... Kanatlarınızı kırmak için hareketlenen elleri görecektiniz.Ben kanatlarımın varlığını unutalı çok olmuştu ta ki bana kanatlarımın olduğunu hatırlatana kadar...
Yüzümde aptal gibi bir sırıtma vardı. Kalbimin ritmi hala yerine gelmemiş aksine gözlerim yüzüğe takıldıkça mümkünmüş gibi daha çok atıyordu.
Anıtkabir'den ayrılmıştık, Ayda ve Uzay taksiyle otele dönmüştü. Tolunay'sa Ankara'nın tamamının göründüğü bir tepeye getirmişti beni. Arabayı park etmiş, dakikalardır önümüzdeki nefes kesici manzarayı izliyorduk."İnanması çok güç." dedi gülümsemesini saklayarak. Yüzükteki bakışlarımı yüzüne taşıdım, esen tatlı rüzgar saç tellerini okşuyordu. Kafamı sallarken güldüm, "Fazlasıyla."
"Ulan resmen evleniyorum." dedi alayla gülerken.
Kafamı sallayarak onu onayladım, "Evet, evleniyorsun." dedim heyecanlı bir ses tonuyla.
"Değiştirdin beni." dedi gülümsemeye devam ederken. Kafamı salladım, "Çok güzel sevdin Tolunay," alttan alta baktım. "O kadar güzel sevdin ki değiştin."
Bedeni bana döndü, "Sen en güzel şekilde sevilmeyi hak ediyorsun Gece, benim sevdiğimden kat kat daha fazlasını hak ediyorsun." Ona doğru bir adım attım. Parmak uçlarımla sakallı çehresini okşadım, "Kimse," yutkundum. "Kimse beni seni gibi sevemez." parmak uçlarımda yükseldiğim sırada elini belime koydu, dudaklarımı yanağına bastırdım ve yanağımı yanağına yasladım. "Kimseyi Tolunay, hiç kimseyi seni sevdiğim gibi sevmedim, sevmem, sevemem..."
Dinle Tolunay, bunlar benim yeminlerim... Sana verdiğim sonsuzluk yeminlerim.
"Ben seninle ne yapacağım," kafasını omuzuma yasladı. Yüzümü yüzüne eşitledim, burnunun ucu burnumun ucuna değdi. "Bilmem." konuşurken dudaklarımı bükmüş şirin bir kız gibi görünmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...