***
...Ölüm kimileri için kurtuluş kimileri içinse tutsaklıktır.
Üç Gün Sonra...
Ölüm...
İnsan doğar, yaşar ve ölürdü.
Ölümü kurtuluş olarak görende vardı, ben ölümü siyaha gömülmek olarak tanımlıyordum.
Siyaha gömülüp orada kaybolmak...
Öykü ölmüştü...
Sevdiği adamın kollarında son nefesini vermişti.
Uzay'sa, Öykü'nün ölümünü izledi. Kolları arasındaki cansız bedene canından can katmak istemişti belki de.
İnsan sevdiği birinin ölmesini kabullenemez.
Ertesi gün çıkıp geleceğini zanneder.
Ama o gemiye binenler bir kere gitmişlerdir...
Geri gelmeleri mümkün değildir...
Öykü'nün doğum günün üzerinden üç gün geçmişti. Tolunay ile Öykü hakkında konuşmamıştık, Ama Öykü onun içinde de derin bir yara açmıştı.
Bu süre içerisinde Uzay'ı ve Ayda'yı hiç görmemiştim.
"Uzay nasıl acaba?" diye sordum Tolunay'a kafamı göğsünden kaldırıp yüzüne bakarken.
"Ölü gibidir." dedi, bir yandan da baş parmağıyla omzumu okşuyordu.
"Yaşama ihtimali yok mu?" diye sordum.
Hani olur ya, öldü denilir ama altından binlerce oyun çıkar ve o kişi yaşar. Belki de öyledir. Öykü'de bir ihtimal yaşıyordur.
"Gece... Güzelim sen çok kitap okumuşsun. O dediğin şey ancak kitaplarda olur, gerçek hayatta olmaz." dedi gülümser gibi.
"Ona bakarsan silahlar falanda dizilerde oluyor..." dedim onun düşüncesini saçma bularak.
Tolunay, kafama yaslı olan kafasını iki yana salladı, "Hayır. Asıl silahlar gerçek hayatta konuşur..." dedi ve benim düşüncemi saçma buldu.
Göğsünden ayrıldım ve kafamı iki yana salladım, "Hayır. Asıl silahlar dizilerde olur." diye kendi düşüncemi tekrar ettim.
Tolunay sabır çeker gibi nefes aldı, "Bak güzelim, sen çok kitap okumuşsun. Acımasız hayat bizim içimizde olduğumuz hayat." dedi tane tane, "Şimdi gel de az daha sarılayım sana." dedi beni kendine davet ederken.
"Sarılmayacağım." dedim ve yatak başlığına yaslandım.
"Neden?" diye sordu anlamayarak.
"Sen benim düşüncelerimi kabul etmiyorsun!" dedim sinirli bir sesle.
"Kabul etmemek değil bu, saçma bulmak." dedi düz bir ses tonuyla.
"Her neyse." diye mırıldandım ağzımın içinde ve kafamı başka bir yöne çevirdim.
Tolunay bir süre sessiz kaldı, sonunda dayanamamış olacak ki, kollarını bana doladı ve sıkıca sarıldı.
"Neden hemen küsüyorsun?" diye sordu boğuk sesiyle. Kafasını yine göğsüme yaslamıştı. Cevap vermedim. "Bazen buraya saklanmak istiyorum." dedi kafasını sürterken.
"Ben seni saklarım..." diyerek yelkenleri tabi ki de suya indirdim.
"İşte seni bu yüzden seviyorum..." diye mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...