64. BÖLÜM: "BAŞLANGIÇLAR"

421 44 31
                                    

...düzelmeyen ne vardır ki sevgilim?

Zaman akıyor, her şey değişiyordu. Nasıl değişmesin? İlk günlerdeki Gece'yle şimdi Gece arasında dağlar kadar fark vardı.

En önemlisi de yaralarım iyileşmişti...

Ben sevgiyi babamdan gizli gizli sevdiğim sokak kedileri sayesinde öğrenmiştim. Onların yumuşak tüylerine dokununca kalbim ısınırdı. Ben okuldan gelince miyavlayarak yanıma koşarlar, ayaklarıma dolanırlardı.

Aklıma gelen sayılı güzel anılardan birine gülümsedim. Tolunay bunu fark etmiş olacak ki, "Aklına ne geldi de tapılası bir şekilde gülümsedin?"

Dirseğimi masaya koydum ve çenemi avuç içime yasladım. "Hiç, öyle güzel bir anı geldi aklıma." dedim gülümsemeye devam ederken.

Tolunay, kirli tabağı makinaya koydu ve saçlarımın arasına derin bir öpücük bıraktı. Yeni evimize taşınalı iki haftadan fazla oluyordu. Alışmaya çalışıyordum. Çünkü bu ev diğer evimize göre oldukça büyüktü. Çoğu odasına bakma gereği bile duymamıştım.

"Her şey hazır değil mi?" diye sordu Tolunay.

Tatlıyı buzluğa koyduktan sonra kafamı salladım. Ayda ve Uzay akşam çayına geleceklerdi. Gerçi Uzay üç günde bir geliyordu ancak Ayda okul derslerinden fırsat bulamadığı için gelememişti.

Mutfaktan çıkıp salona geldiğimde gözüme çarpan manzaraya bir kez daha gülümsedim. Tolunay arkadan belimi sarınca huzurla ona doğru yaslandım. Beraber salonda bizim fotoğraflarımızla kaplı olan duvarı izlemeye başladık...

Uzay'ın bize hediyelerinden biri de bu duvar olmuştu. Verip verebileceği en büyük hediyeyi vermişti bize.

Bir iki dakika sonra zil çaldı ve Tolunay'la ayrıldık. Kapıyı açtığımızda Uzay otuz iki diş sırıtarak bize bakıyordu. Kocaman gülümseyerek, "Hoş geldin!" dedim ve ona sarıldım. Samimi kolları beni sardığında bir kardeş sıcaklığı almıştım. Uzayla ayrılınca Ayda'ya da sarıldım. Fazla oyalanmadan salona geldik, o sırada Tolunay çayın altını açmaya gitmişti.

Ayda etrafa göz attı, "Şaka gibi ama onca şeye rağmen yuva kurdunuz." dediğinde bir an tüm olanlar gözümün önünden geçip gitti... Çok şey yaşanmıştı. Çok göz yaşı akıtmıştık buralara gelebilmek için.

Gülümsedim. "Evet çok şey oldu. Ama başardık."

Uzay, "Valla helal olsun size."

Tolunay yanıma oturdu ve arkasına yaslandı. "Böyle bir araya gelmeyi özlemişim."

Uzay ona katıldı, "Kesinlikle bende!"

Tolunay kız kardeşine döndü, "Dersler nasıl gidiyor?"

Ayda'nın okulu bitirmesine bir yıl kalmıştı ve stajyerlik yapıyordu.

Dudak büktü, "İyi. Ama staj çok yoruyor."

Uzay hemen lafa karıştı, "Ana! Sen doktor mu olacaksın şimdi." Ellerini havaya kaldırdı, "Profesör Doktor Ayda Işık!" Ayda'ya döndü,"Cidden havalı ha!" dedi ve yanağından makas aldı.

Onların yanından ayrılarak mutfağa gittim. Hazır olan çerez tepsini elime alarak yavaş yavaş masayı kurdum. Yarım saat kadar sonra dördümüzde masanın etrafında oturmuştuk.

Uzay çayından yudum alırken iş konusunu açtı."İşleri toparladık. Anlayacağınız hayatımız yoluna giriyor."

İnanamayarak baktım onlara, "Şaka gibi ama bitti."

Her birinin yüzünde huzurlu bir gülümseme oluştu ve Uzay beni onayladı. "Evet bitti," derin bir nefes aldı ve cümlesini tamamladı. "Zor oldu ama bitti."

Çerez tabağında seçtiği bademleri yiyen Tolunay duraksadı, "Aynen öyle, bu konuları daha fazla konuşmak istemiyorum." diyince Ayda onu onayladı. "Kesinlikle bende istemiyorum."

Tolunay konuyu değiştirmek için, "Bir tatile mı gitsek?" diye sordu.

Uzun zamandır bir tatilden bahsediyordu, sadece detaylı konuşmamıştık.

Ayda kafasıyla onu onayladı. "Finallerim dört güne başlayacak bitince gidelim bence."

"Bence de." diyerek Ayda'yı onayladım.

Bir iki saat tatil hakkında konuştuk. Oldukça heyecanlıydım.

Saat gece yarısına yaklaşınca Ayda'yla Uzay bize veda ettiler. Tolunayla evi hızla topladıktan sonra pijamalarımı giyindim ve yatakta yatan Tolunay'a sığındım. Kolları bedenimi hızla sardı ve saçlarımın arasına anlamlı bir öpücük kondurdu. "Çok yoruldun bugün." dedi kolumu okşarken. Omuz siktim hafifçe,"Hiç bir şey yapmıyorum ki, yorulmak için bir sebebim yok." dedim gerçekten de öyleydi. Çok nadiren dışarı çıkıyordum artık. Dışarda biraz yürüyüp evime geliyordum, her şey rutin haline dönmüştü.

Tolunay çoğu şeyi bana yansıtmıyordu. Başlarda çok soru sormuştum ancak sessizliğini korumuştu. Bende artık soru sormuyordum, kendisi anlatırken tepkisiz dinliyordum.

Tolunay'ın elleri saç tellerimde dolanmaya başladı, "İlerde hayatımıza bir bebek dahil olsa çok güzel olmaz mı?"

Sorusu duraklamama neden oldu. Evlendiğimizden beri doğru düzgün bu konuyu konuşmamıştık. Boyununun arasında duran kafamı kaldırdım ve hevesini kırmadan cevap verdim: "Olur tabi neden olmasın ki? İkimizden bir parça..." iç geçirdim. Hayali bile kalbimin yerinden çıkmasına neden oluyordu.

Tolunay'ın gülümsediğini hissettim, "Kız olsun isterdim." dedi ve yanağımı okşamaya başladı. "Senin gibi baksın, senin gibi gülsün, senin gibi konuşsun... Senin gibi olsun işte..."

İçtenlikle gülümsedim, "Ee bu çocuk hep ben oldu ama."

Alnıma dudaklarını bastırdı, "Ne güzel işte hayatım bir kez daha güzelleşmiş olur."

Uzun zamandır bakamadığım gözlerine baktım. Tolunay fark etmese de çok değişmişti. Göz altları çökmüş, bakışlarına bir sis çökmüştü adeta. Bazen bana bakarken yaşlı bir adam bakıyor gibi hissediyordum.

"Sen mükemmel bir baba olacaksın." dedim kendimden emin bir sesle.

Dudağını büktü, "Bilmiyorum ki. Bazen düşünüyorum da hem çok güzel bir duygu hem de çok korkunç." durup biraz düşündü ve iç çekti. "Düşünsene her şeyi sen öğretiyorsun ona. Her şeyi ama. İsmini veriyorsun, büyütüyorsun, başarılı olması için her emeği veriyorsun. Düzgün bir insan olması için çaba gösteriyorsun. En önemlisi örnek olmak zorundasın."

Devam etmesine izin vermeden böldüm, "Sen çok güzel bir baba olacaksın sevgilim..."

Gözlerinin içi parladı sanki, "Ona layık bir baba olacağım..."

Alnını alnıma yasladı.

Tolunay çok dillendirmek istemese de baba olmak istiyordu. Sadece korkuları vardı.

Evet, bende korkuyordum. Çok korkuyordum ama bu korku içimdeki isteği bastırmıyordu.

Bizim bebeğimiz çok şanslı olacaktı...

Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında telefonum çalmaya başladı. Korkarak kendime geldiğimde Tolunay'da çoktan uyanmıştı.

"Hayırdır bu saate?" dedim uyku hâliyle.

Tolunay telefonu bana uzattırken, "Abin arıyor. Bu saatte pek hayır olduğunu sanmıyorum."

Telefonu açtığım gibi kulağıma götürdüm. "Efendim abi?"

"Gece, babam öldü."

****

Çok özlediniz biliyorum... Çok beklettim... Ama iyiyim :) gerçekten.

Çok kayıp verdim, geri dönemem dedim canım çok yandı ama geçti. Hazırım, burdayım.

Bilgisayarım tamamen bozulmuş 😂 o yüzden telefondan yazmak zorunda kaldım yeni yazdım zaten bölümü de. Diğer bölümü sınav haftasında halledeceğim 🤠

İyi geceler 🤍

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin