8.BÖLÜM: "CEHENNEMDEKİ ZAKKUM"

1.9K 175 514
                                    

***

...Zakkum zehrini Cehenneme olan aşkından almıştır.

Çaresizlik... Çaresizdim... Tolunay beni istese Onur'a verebilirdi. İçimde bir şeyler yıkıldı. Duygusuzlaştım... Gömüldüm... Çaresizlikte en dibe gömüldüm.

  Elimdeki telefon ellerimin arasından kayarak  yere düştü. Gözümde ki damlalar akmaya başladı. "Ne yapacağız?" diye sordum titrek sesimle beraber. Tolunay sessizliğini korudu. "Ö-özür dilerim." dedim. Titrek çenemle yaz zor konuşmuştum. 

Tolunay kafasını bana çevirdi. "Neden diliyorsun?" diye sordu ruhsuz sesiyle. 

Bu sefer kafamı gökyüzüne ben çevirdim. "Boyun eğmediğim için, kaçtığım için..." alayla gülümsedim ve elimin tersi ile göz yaşımı özensizce sildim. "Kaçtığım gece o odunluğa saklandığım için, seninle İstanbul'a geldiğim için. İstanbul'a geldiğim de gitmediğim için..." kafamı bana bakan Tolunay'a çevirdim. "Her şey için..." dedim ve tuttuğum titrek nefesimle beraber göz yaşlarımı serbest bıraktım. 

Tolunay, yaşlarla dolu olan gözlerime baktı. "Ağlama." dedi. Sesi o kadar merhametli çıkmıştı ki, içimdeki küçük kız çocuğunun saçını okşamıştı.  "Sana ağlamak yakışmıyor ufaklık." Kafamı salladım ve hemen göz yaşlarımı soğumuş ellerimin tersi ile sildim.  "Ağlamıyorum." dedim 

Göz yaşlarım intihar ipine bağlı bir insan gibi göz kapaklarımın ucuna tutunuyordu. 

Gözümden bir yaş aktı... 

"Canın yanmış ama ağlayamamış gibisin." dedi, kafamı salladım doğruydu. "Ağlamaya vakit bulamadım ki." dedim masumca. "Ne yapacağız bu saatten sonra?" diye sordum peşi sıra. Tolunay iki dudağını birbirine bastırdı. "Zaman gösterecek." dedi. Kafamı salladım. "Beni..." lafımı tamamlama izin vermeden Tolunay konuştu. "Ufaklık susalım." dedi nazikçe. Kafamı salladım ve "Susalım." diye tekrar ettim.

Sustuk... Öylece gökyüzüne baktık... Yıldızlara baktık... Işığını öylece yansıtan Ay'a baktık... 

 🌸 🔥

Tolunay'dan 

Büyük bir savaş başlayacaktı. 

Saatlerimin  sesleri susmuştu. Neden susmuşlardı? "Siktir..." diye sessizce mırıldandım. Kafası koluma yaslı olan ufaklık bir kedi gibi mırıldandı. Hava esiyordu, yavaş bir hareketle ufaklığın başını kolumdan  uzaklaştırdım ve ellerimi bacaklarına bir elimi de beline yerleştirdim ve havaya kaldırdım. "Tolunay." diye mırıldandı, balkonun kapısını dikkatlice açtım. "Benim ufaklık." dediğimde kafasını göğsüme  sürttü.

Odasına ağır adımlarla geldim, uyanmaması için dikkatliydim. Küçük bir kedi gibi yatağına yatırdım. Yorganı üzerine yavaşça örttüm. Saçlarına dokunabilir miydim?

 "Ah be ufaklık." diye iç geçirdim. "Beni de anla izin veremem. Cehennemim de açan o olağan üstü çiçek olamazsın...Zakkum olamazsın." dedim. Derin bir nefes aldım  "Bu kadar erken olamaz." diye mırıldandım ve odasından çıktım. 

Mutfaktaki dolaptan bir içki elime aldım ve geri balkona geldim. Koyduğum minderlere oturdum ayaklarımı boylu boyunca uzattım. Ne yapacaktım? Kafamdaki saatlerin çarkları dönmeye başlamıştı. İçkiden büyük bir yudum aldım.  Bu ben cehennemdim. Ufaklık bu cehennemde Zakkum olmamalıydı. Ufaklık yanmamalıydı... Evet biri yanacaktı ama o ufaklık olmamalıydı.

Telefonumdan saate baktım. Saat sabahın dördüydü..

Saatlerim çalışmaya başladılar. Tik tak... Tik tak...Başım ciddi anlamda ağrıyordu. Kehribar rengi içkimden bir yudum daha aldım ve minderden kalktım. Yine şehre baktım. Bu hayatı bana  cehennem eden şehre baktım. Dışarıdan güzel dururdu İstanbul. Oyunculuk konusunda Oscarlık performans gösterirdi ama hayatını yakıp yıktıkları. Her zaman ara sokaklarındaydı. Bu şehir canını yaktıklarını çok güzel saklardı. Kimisini yüceltir kimisini yerin dibine sokardı. İstanbul'du burası. Benim cehennemdim...

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin