46.BÖLÜM: "ÖMÜRLÜK NEFES"

1.7K 120 327
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın :) Sizi seviyorum. 

...Sen benim ömürlük nefesimsin.

Bir gün sonra...

Sessiz bir insandım. Yaşadıklarım beni sessizliğe sürüklemişti. İnsanlara karşı sessiz kendime karşı sesliydim. Bazen durup düşünüyorum, nasıl dayandım?

Babamın onca laflarına, onca dayaklarına nasıl dayandım? Nasıl sağ çıkmayı başardım o girdaptan. Bazı anlar silik silikti. Hatırlamıyordum ama bazı anlar kafamın içerisinde yer edinmişti. Sadece görmezden geliyordum, öyle daha kolaydı çünkü. Geleceğimden şüpheliydim eskiden, çünkü tek başımaydım. Kimsesiz izbe bir sokaktan farksız değildim.

Ama şimdi bir yol arkadaşım vardı. Tolunay. Karşımıza neler çıkacaktı bilmiyorduk ama biz ayrılmayacaktık.

Tolunay'ın yüzüne dalıp gitmiştim. Her noktasını tekrar tekrar ezberledim.

"Kaçıncı defa ezberledin?" dedi Tolunay gözleri kapalıyken. Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Oturduğum koltuktan kalktım ve Tolunay'ın yattığı yatağın ucuna oturdum. Parmaklarımla saç tellerine dokundum, "Gökteki yıldızlar kadar." dedim gülümserken. Gözlerini araladı, "Sen gün geçtikçe daha da güzelleşiyorsun." dedi kaşlarını çatarak beni incelerken.

Gözlerinin içine baktım, "Tolunay," diye mırıldandım. "Sen çok güzel seviyorsun," dedim ve anlatacak kelimeler aramaya başladım. Yoktu. Bu hissi tanımlayamazdım.

"Sen çok güzel sevilmeyi hak ediyorsun Gece," dedi ve elini yanağıma koydu. "Hatta benim seni sevdiğimden daha da çok sevilmeyi hak ediyorsun."

Susmak istedim o an. Gözlerimiz konuşsun istedim.

Baktı. Baktım. Baktıkça yandım. Bakışları rüzgar oldu küllerimi savurdu.

Odanın kapısı açılınca Tolunay'ın yanından kalktım ve koltuğa geri oturdum. Uyanalı bir gün olmuştu. Bünyesi güçlü olduğu için iyileşmesi hızlı sürecekti.

Görevli yemekleri getirdikten sonra geçmiş olsun dileklerini iletti ve odadan çıktı. Ayağa kalktım ve yemek tepsisinin olduğu arabayı Tolunay'ın önüne sürdüm. Doğrulması için yardım ettikten sonra yatağın ucuna yerleştim. İlk başta çorbanın olduğu bölmeyi açtım, kenarda duran kaşıkla çorbayı karıştırdım ve kaşığın içine bir miktar doldurduktan sonra Tolunay'a içmesi için uzattım. Hiç bir şey demeden çorbayı ona içirdim. Arada bir mızmızlandı, çocuk gibi oldu. Uzun geçen dakikaların sonunda boş kaseyi tabldotun içine koydum. 

Pilavın olduğu bölmenin kapağını açtığımda Tolunay'ın sızlanmalarını duydum, "Boşuna sızlanma bunların hepsini yiyeceksin." dedim otoriter bir sesle.

"Gece," dedi mızmız bir sesle.

"Buyurun benim?" dedim gülümserken. 

"Çok güzel olduğunuzu ve beni benden aldığınızı belirtmek isterim," dedi Tolunay gülümserken. Gözlerimi kısarak ona baktım. Beni yumuşatmaya çalışıyordu başarılı olmasına izin veremezdim. Dudaklarımı gülmemek için birbirine bastırdım. "Gece, şuan çok tatlı duruyorsun." dedi yumuşak bir sesle. 

"Beni yumuşatamazsın!" dedim ani bir hareketle. 

Tolunay'ın yüzü asıldı. "Daha fazla yemek istemiyorum." dedi ve kafasını başka bir yöne çevirdi. 

"Tolunay neden böyle yapıyorsun? bir an önce  iyileşmeni istiyorum." dedim bir anne gibi. 

Kafasını bana çevirdi, "Annem gibi konuştun."

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin