Sınır koymuyorum, diğer bölümü daha yazmaya başlamadım çünkü.
İyi okumalar :)
...Bazı hatalar zaman gibidir, geri dönüşü olmaz.
Bazen durup insanları izliyorum.
Hepsinin içinde farklı duygular vardır. Kimisi mutsuzdur, mutlu gibi görünmek zorundadır.
Yüzümüze maskeler takarız. Sadece anlamını bizim bildiğimiz maskeler.
İçim kan ağlıyor benim. Ama yüzüme bir maske taktım, beni mutlu gibi gösteren bir maske. İçimde ki krallık ağır ağır yıkılıyor sanki. Krallığımın kapılarını açtım Tolunay'a, krallığımı ateşe vereceğini bildiğim halde açtım kapılarımı...
Bedenim yorulmuştu, sanki bir şey ağırdı bu bedene.
Biliyordum, benim ruhum bedenime ağırdı.
Bedenim, ruhumu taşıyamıyordu.
Derin bir nefes aldım, oturduğum yerde titredim.
Rüzgar sert esiyordu.
Tolunay ile saatlerdir burada öylece oturuyorduk. O yanımda içindeki birini öldürmeye çalışıyordu,bir nevi cinayet işliyordu ve bende onu izliyordum.
İçindeki birini öldürdükçe beni yaşatan adam...
"Hayat..." diye konuşmaya başladı Tolunay. "Hayat çok garip." dedi ve ağır bir şekilde iç geçirdi.
"Neresi garip?" diye sordum yüzüne yan profilden bakarken. O an tekrardan fark ettim, yüzü saatlerce izlenebilecek bir güzellikteydi.
"Senin karşıma çıkman çok garip..." diye mırıldandı. Hafifçe gülümsedim, "Evet çok garip..." diye kendi kendine mırıldandı.
İki kelimeyi bir araya getiremiyorduk. O kadar yabancı olmuştuk birbirimize. Susmayı başarabiliyorduk ama konuşmaya gelince duruyorduk olmuyordu sanki kelimeler dudaklarımızdan çıkmayı başaramıyordu.
"Tolunay... Artık anlat bana...." dedim hüzünlü bir tınıyla.
"Ben kendime bile anlatmayı başaramadım. Siktiğimin kafası her şeyi anladı ama onu anlamadı..." diye mırıldandı.
Gözlerim sebepsiz yere doldu. Tolunay cebinden telefonu çıkarttı ve şarkı açtı.
Şarkının melodisi beni hipnoz etmişti. Melodisi bile hasret anlatıyordu.
Ahmet Kaya'nın hüzün dolu, dertli ,kederli sesi gece de yankılandı.
Sakin göllerin kuğusuyduk...
Kafamı çevirip Tolunay'a baktım.
Çok faklıydık. Birbirimizden uzaktık. Değişmiştik, çok değişmiştik.
Artık birbirimizin canı olmuştuk belkide. Birbirimizi asla bırakmayacaktık.
Gözüm yaşarıyor. Yüreğim yanıyor. Olmasaydı sonumuz böyle...
Gözlerim sebepsiz yere doldu. Tolunay'da kafasını bana çevirdi.
Gözüm yaşarıyor yüreğim kanıyor olmasaydı sonumuz böyle...
Nakarat kısmı tekrar etti, gözyaşım ağır bir şekilde yanaklarımdan süzüldü. Şarkı hala devam ediyordu. Duygularımız gecede yankılanıyordu.
Neden bu hale geldik, der gibi baktım gözlerine. Gözleri donuktu, bir ölü gibi bakıyordu gözlerime.
Dudaklarını konuşmak için araladı ama konuşmadı, susmayı tercih etti ve kalkmaya yeltendi, refleksle elini tuttum, "Kaçma benden. Konuşalım." dedim gözlerine dolu dolu bakarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...