28.BÖLÜM: "ÇARESİZ RUH"

1.2K 153 126
                                    

...Tanrı, koruyucularıyla evreni korurdu.

Gece'den... Bir  Kaç Saat Önce...

Her şey bitti...

Buraya kadarmış dediğim anlardan birini daha yaşıyordum. 

Keşke reddetseydim, diye geçirdim içimden. Tolunay'a daha sıkı sarılsaydım. Bırakma, deseydim bağıra bağıra. Belki hırsından vazgeçerdi. 

Çaresizlik...

Ruhen çaresizlik içindeydim. 

Bedenim susmuş, ruhumsa bangır bangır bağırıyordu ama sesini duyan kimse yoktu. Bir Tolunay vardı o da gitmişti. 

Geri gelecekti... 

Bu ayrılık çok uzun sürmeyecekti. 

Hasretim onun kolları arasında son bulacaktı. 

Tolunay... 

Benim ruhum onda kapana kısılmıştı. Benim ruhum Tolunay'da kalmıştı. 

Yolda gördüğüm arabasına bir şeyler koyan öylesine bir adamda ruhum kapana kısılmıştı. 

Ben Tolunay'da kalmıştım...

Yıldızhan'ın yüzü, yüzümün hemen yakınında durdu, aldığım soluklar kulağımın dibinde yankılanıyordu, deponun kapısı açıldı, "Uygur!" diye bağırdı Onur, sesi depoda yankılandı. 

Uygur Yıldızhan'ın yüzüme yakın olan yüzü uzaklaştı. Rahat bir nefes aldım. Elim ayağım titriyordu, dizlerimin bağı çözülmüştü her an yere yığılıp kalabilirdim. Avuç içlerimi duvara yasladım destek almak için. 

Onur, Uygur Yıldızhan'ın kulağına bir şeyler fısıldadı, Yıldızhan gözleriyle bedenimi taradı. Soğuk bakışları bedenimin ürpermesine neden oldu. "Tamam." dedi sadece.

Korumalardan biri siyah bir valiz getirdi ve ayaklarımın ucuna bıraktı. "Üzerindeki dinleme cihazını ve cipi çıkart" dedi sessizce Onur. 

Kafamı iki yana salladım, "Yerlerini bilmiyorum." yalan söylemiyordum gerçekten nerede olduklarını bilmiyordum. 

Onur sıkkın bir nefes verdi ve yanıma ağır adımlarla geldi,  yere eğilip botumun kenarından bir şey çıkarttı, yere attı ve ayakkabısının ucuyla uzun uzun ezdi, yutkundum. 

Ezdiği benim umudumdu. 

"Diğeri nerede?" diye sordu tekrardan. 

Dişlerimi birbirine kenetledim ve diklenerek ona baktım, "Bilmiyorum." dedim net bir şekilde. 

Onur, sinirlenmiş olacak ki güldü, üzerimdeki montu bir anda çıkartı, adamlardan birine verdi. 

İncecik kazağımla kala kalmıştım öylece. 

"Abi montu hallettik! Kız temiz!" diye bağırdı kapıdan yabancı bir adam. 

"Ne yapıyoruz şimdi?" diye sordu Onur, Uygur Yıldızhan'a. 

Uygur gözlerini benden bir saniye bile ayırmadan konuştu, "Kızla kısa bir konuşma yapmam gerek. Çok uzaklaşmayacağız." dedi. Onur kafasını sallamakla yetindi. 

Onur gözüme çok farklı gelmişti. 

Uygur Yıldızhan'dan korkuyordu. Tolunay ile yan yana olduğumuzda bana başka davranıyordu. Şimdiyse... Bambaşka davranıyordu. 

Yıldızhan gelip hızla kolumu tuttu ve depodan hızlı adımlarla çıkarttı. 

Adımlarına uyuyordum. 

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin