...Bazı dualar kabul olmamaya mahkumdur.
Deniz...
İnsana belirsiz bir huzur verirdi.
Gözlerimi kapattım ve deniz kokusunu içime çektim. Yavaş bir hareketle kafamı Tolunay'a çevirdim. Kumsalda yavaş yavaş yürümeye başlamıştık. "Üşüdün mü?" diye sordum. Montunu bana vermişti ve üzerinde sadece kazağı vardı.
Kafasını iki yana salladı, "Ellerin ateş gibi." diye mırıldandım bir birine kenetlenmiş ellerimize bakarken.
"Senin de öyle." dedi.
Gülümsedim. Beynimdeki pimi çekilmiş bomba aynen yerinde duruyordu. İkimizde hastalıktan ayakta duramıyorduk ama yıkılmadan devam ediyorduk yolumuza.
Adım atmayı bıraktım ve durdum. Bu hareketim üzerine Tolunay bana döndü.
"Tüm bunların bir rüya olmasından korkuyorum." dedim korkak ve çekingen bir sesle.
Bir elini yanağıma koydu. "Korkma..." dedi, derin bir nefes aldı, "Bütün bunlar gerçek."
Dudaklarımı dişledim, esen rüzgar saçlarımı savurdu. "Eve gidelim." dedim gözlerine bakarken. Dudağı kıvrıldı, "Eve değil, evimize gidelim Gece."
Evimize...Bizim evimiz vardı. Benim ait olduğum yuva orasıydı.
"O beton yığınının bana ev yapan sensin ufaklık. Akşam olunca bir evim olduğunu beni bekleyen biri olduğunu düşünmek..." durdu ve soluklandı. "Çok güzel hissettiriyor." dedi mutlu bir sesle. Dişlerimi göstererek gülümsedim, "Gidelim."
İri parmakları ince parmaklarıma kenetlendi. Kafamı ellerimizden yüzüne çevirdim. Tolunay'da gülümsüyordu benim gibi.
Arabaya doğru yürümeye başladık.
Kafamı denize doğru çevirdim, sert bir dalga kıyıya hızla vurdu. Üzülürken de bizimleydi, gülerken de.
Bazı şeyleri hak etmiştik.
Mutluluk gibi...
***
Zaman...
Zaman gerçekten de her şeyi değiştirirdi.
Onunla olan ilk zamanları hatırlıyorum. Yakıp yıkıyordu her yeri, ama içimde ona karşı bir güven oluşmuştu daha onu tanımadan bile ona güvenmiştim.
Tolunay'ı ilk gördüğümde, henüz hiç tanımıyorken ve bir gün seveceğimden habersiz gayr-ı ihtiyacı dönüp ikinci kez bakmıştım. Aklın ön göremediğini kalp öngörüyordu. Ne acayip.
Zaten bizim hayatımızda ne acayip değildi ki?
Kafamı kaldırıp Tolunay'a baktım. Bir eli belimi sıkıca kavramış diğer eliyse saçlarımın arasında tatlı tatlı izler bırakarak geziniyordu.
Tolunay'ın odasındaydık. Birbirimize sıkıca sarılmış yatakta öylece yatıyorduk.
"Ne garip..." diye mırıldandım.
"Neymiş o garip olan?" diye sordu.
Gülümseyerek kafamı sert göğsüne sürttüm ve kokusundan derin bir nefes çektim. "Benim için bir yabancıydın." dedim ve iç geçirdim. "Şimdiyse, herkes yabancı bir tek sen..." dedim ve devam edemedim. Tolunay beni daha sıkı sardı.
Dudaklarını kafamın tepesine bastırdı, "Her şey değişecek..."
Bağrım da çiçekler açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...