... Sevmek kısacık bir andı ancak unutmak, bir asırdı.
Yazmaktan tükenen kalemlerimizi, silinmeyeceğini bildiğimiz halde silmeye çalıştığımız silgiyi kaldırıp bir kenara atmış, mürekkeple ve göz yaşlarımızla ıslattığımız defteri yakmıştık. Ancak böyle kurtulabilirdik geçmişimizden.
Aynanın karşısına geçip baktığımda geçmişinden arınmış bir kadın görüyordum.
Babamın bedenimde bıraktığı izler duruyordu ama ruhumdakiler silinmişti bunu hissedebiliyordum.
Sevgi gerçekten iyileştiriyordu. Yeni yazmaya başladığımız defterin ilk sayfası. Bu saatten sonra nelerin olacağını deli gibi merak ediyordum. Yaşayıp göreceğimiz hadiselerin sayısı artıyordu.
Tepsiye koyduğum çay bardaklarını masanın boş bir yerine bıraktım ve ocakta kaynamak üzere olan çayın altını kıstım. Uzay ve Ayda bugün kahvaltıya gelecekti, Paris'ten döneli bir-iki gün oluyordu. Bu süre içerisinde Uzay'ı hiç görmemiştim zira kendisi önemli bir iş için şehir dışındaydı. -Tatile onu da götürmediğimiz için bize biraz triplendi.- Masaya koyulacak bir kaç kahvaltılığı da koyduktan sonra mutfaktan çıktım.
Tolunay tüm gece boyunca çizim yaptığı için benimle uyumamıştı. Sessizce salondan içeriye girdiğimde gördüğüm manzara karşısında gülümsedim. Tolunay kafasını koltuğa yaslamış gözlerini yorgunluktan kapatmıştı. Orta sehpanın üzeri çizim kağıtlarıyla doluydu. Anlaşılan onun için uzun bir gece olmuştu. Sigara kokusunun odayı terk etmesi için açtığım pencereleri kapattım ve Tolunay'ı rahatsız etmeden koltuğa oturdum.
Bir kaç saniye yorgun yüzüne baktım ve yüzünü okşamaya başladım. Yorgunluktan torba torba olmuş göz altlarına dokundum, gülümsedikçe ışık saçan dudağının kenarını okşadım.
Sonunda kafasını dikkatle göğüs kafesime yasladığımda gözlerini aralar gibi oldu ancak benim olduğumu anlayınca kollarıyla belimi sıkı sıkı sardı ve derin bir nefes aldı. Dudaklarımı saçlarına bastırdım. Burnumu uzun uzun saçlarında gezdirdim, kokusunu ezberledim.
Bir kaç dakikanın ardından kapı çalmaya başlayınca Tolunay'ı dikkatlice sarstım. "Tolunay, kalka hadi." hiç tepki vermeyince omuzlarından sarstım. "Tolunay, hayatım hadi uyan." uykulu bir şekilde gözlerini bir kaç kez kapatıp açtı.
Kapının ardından Uzay'ın sesi duyuldu, "Ulan bari şimdi yapmayın yani! Gece işinizi halledin, gündüz gündüz bebek yapıldığı nerede görülmüş?" Ayda'yla beraber gülmeye başladıklarında Tolunay gözlerini çoktan açmıştı.
"O boş boş konuşan Uzay değil mi?" diye sordu işaret parmağıyla evimizin kapısını gösterirken. Dudaklarımı birbirine bastırıp kafamı salladım. Yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra söylene söylene ayağa kalktı, "Bir hafta görmedik herif düzelmek yerine daha da mala bağlamış." koltuktan kalkarken sesli bir şekilde güldüm. "Öyle deme ya, o olmasa neşemiz olmazdı."
Tolunay yüzünü buruşturdu ve dış kapıyı açtı, "Ne var lan? Sabahın köründe ne kapımıza dayandınız."
"Abi cidden mi ya?" diye söylendi Ayda.
Tolunay eliyle yüzünü sıvazladıktan sonra, "Hayır güzelim seninle ne alakası var," Uzay'ı gösterdi. "Ben bu hıyar için söyledim."
Uzay elini kalbine koydu, "Hıyar mı?" Ayakkabılarını çıkartıp içeri girdi ve yalandan duygu sömürüsü yaparak role girdi, "Sen eskiden bana Uzayım, Uzayişkom, Uzitom derdin... Ne oldu da hıyar demeye başladın?"
Ayda da içeri girdikten sonra, "Uzay Namık Kemal'in lafı geldi şimdi." dedikten sonra bana sarıldı ve nasıl olduğuma dair bir kaç soru sordu. Kısa cevaplar vererek onun bu merakını giderdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...