45.BÖLÜM: "AYNI DUYGU"

1.2K 115 250
                                    

... Aynı duyguyu paylaşan iki kederli ruhlar birbirleriyle karıştıklarında huzur bulurlar.
                                                                                                            -Halil Cibran

Geçmişimi yazsam sayfalarca roman olurdu. Hatta yasaklanması bile muhtemeldi, kimsenin psikolojisi kaldıramazdı bunu.

Tolunay'dan önceki anılarım silik silik sanki. Ama babamın yüzüme savurduğu tokatların anıları silinmemişti. Yanaklarım nasıl tutmuştu adeta. Bir yerden sonra babam vursa da yanım yanmamıştı. 

Babamın bedenime attığı imzalar silinmemişti.

Hatırlıyorum. Okuldan eve gelmiştim, babam salonda oturmuş televizyon izliyor bir yandan da içkisini yudumluyordu. Ona gözükmeden ürkekçe odama gittiğimi hatırlıyorum, evde çıkarttığım seslerden hoşlanmazdı.

Abime karşı öyle değildi. Abim büyümüş kendini kurtarmıştı, eve bile uğramamaya başlamıştı. Ama ben. Tek başıma, küçücük bedenimle savaşmaya çalışmıştım. Bir kere bile susmadım onun karşısında. Kafamı öne eğip kabullenmedim.

Yaptığım ödevde, babanızla sohbet ediniz ve bu sohbeti yazınız yazıyordu. Belki bu ödev sayesinde babamla konuşabilirdim. Odamdan korkarak çıktım ve salona geldim. Dizlerim tir tir titriyordu, on yaşlarındaydım. Korkak ve ürkektim çevreme karşı. Ama babama karşı öyle değildim. Susmazdım. O da sesimi kesmek için elinden geleni ardına koymazdı.

"Baba, ödevime yardım eder misin?" diye sordum korkarak.

"Edemem." dedi katı bir sesle ve içki şişesini dudaklarına dayadı. "Baba ödevi seninle yapmalıymışım." dedim sabırla. Şişesini dudaklarından ayırdı, "Siktir git odanda yap!" diye tısladı yüzüme doğru.

Arkamı döndüm ve salondan sessizce mırıldanarak çıktım ama mırıltım kulağına ulaşmıştı.

"Keşke annem olsaydı mı dedin sen?" diye hissetle sordu. Olduğum yerde korkuyla titredim. Çoktan ayağa kalkmış üzerime yürüyordu. Elimdeki kitap korkuyla yere düştü. Ellerim titremeye başladı. Kalbimin yerinden çıkacağını hissettim.

"Anneni sen öldürdün!" diye bağırdı ve elinin tersiyle yanağıma vurdu, zayıf bedenim vurduğu yöne doğru savruldu, önce yanağıma buz tuttular daha sonra kaynar su döktüler ağır ağır. Eliyle çenemi tuttu ve yüzüne bakmam için zorladı, "Sen katilsin!" dedi acımasız bir sesle. "Vücudunda annenin kanı var! Sen korkunç  bir katilsin!" diye bağırdı ve diğer yanağıma daha vurdu. Bedenim vurduğu yere doğru savruldu. "Ben," dedim ağlarken. Sesim titriyordu. "Annemi öldürmedim." dedim acıyla yüzüne bakmaya çalıştım.

Eli kemerinin tokasına gitti, kahverengi kemeri pantolonundan tek hamlede çıkarttı, ikiye katladı ve ellerinde birleştirdi. "Sen öldürdün!" dedi ve kemeri bedenime indirdi. Boğazımdan bir çığlık firar etti. "Senin yüzünden bu haldeyiz." dedi ve bir tane daha indirdi. Kaçmak için hamle yaptığımda kemeri sırtıma o kadar sert indirdi ki çıkarttığı ses kulaklarıma kazındı, babam geçmişimi bedenime ağır ağır yazmıştı.

Bir kızın kaderini babası yazardı. Benim babam kaderimi ağır bir şekilde yazmıştı.

Ona hala baba diyordum. Bir an bile vazgeçmeyecektim böyle demekten. Çünkü içimde ukdeydi sevgisi, yüzüne bakardım gizli gizli. Dudaklarında bir gülümseme arardım her seferinde. İçip sızdığında bile bir tebessüm aradım yüzünde ama bulamadım.

Sırtımdaki kemer izleri. Oysaki ne kadar bağırmıştım yapma, vurma diye. Acımamıştı. Saçlarımı çekerken içi hiç sızlamadı mı? Bana vururken?

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin