...Bir zamanlar Ay, senin Gece'nde hüküm sürüyordu, Şimdi küstü Tolunay olmayan sesinle...
Gözlerimi uykuyla kapatıp açtım, parmak uçlarım Tolunay'ın saç tellerinin arasında hareketsizce duruyordu. Gözlerim uykusuzluktan yanıyordu, gerdanım da uyuyan Tolunay'a baktım, yaralıydı... Yaşadıkları birer ok olmuş onu sırtından vurmuştu, kollarımla onu daha sıkı sardım, bu gece anne sevgisi görmeden anne olmaya çalışmıştım, başarabilmiş miydim? Bilmiyorum.
Bu saatten sonra her şey zor olacaktı. Derin bir nefes almaya çalıştım, Tolunay'ın uyanmasını istemiyordum, yorucu bir gün geçirmiştik.
Yandaki komodinin üzerinde duran telefondan saate baktım, bir kaç saat sonra sonra güneş doğacaktı, çenemi Tolunay'ın gür saçlarına yasladım ve yanan gözlerimi kapattım.
***
Komodinin üzerinde titreyen telefon sayesinde gözlerimi araladım, başta umursamadım ama önemli olabilirdi. Elimi komodinin üzerinde titreyen telefona uzattım. Ekranda 'Aslanoğlu' yazısını görünce vücudum bir an da buz kesti, telefon elimde titremeye devam ediyordu, kapandı, ekrana bir mesaj düştü.
Kimden: Aslanoğlu
Geçmiş olsun, duyunca nasıl üzüldüm anlatamam :) Umarım iyisindir. Kendini özletme Işık.
Tolunay'ın kafası gerdanımın üzerinde kıpırdatmaya başlayınca elimdeki telefonu komodinin üzerine hızlıca bıraktım, kafamı yatak başlığına yasladım ve gözlerimi kapattım. Tolunay kafasını gerdanımdan kaldırdı, bir süre hareketsiz kaldı, hafifçe kenara kaydı, belimden yumuşak bir hareketle bedenimi aşağı doğru çekti, kafamı göğsüne yerleştirdikten sonra kolları ile beni sıkıca sardı.
"Tahminlerimde yanılmamışım, sen çok güçlüsün..." dedi mayhoş bir sesle ve saçlarımın arasına dudaklarını bastırırken derin bir nefes soludu. "Seni ne olursa olsun bırakmayacağım ufaklık." dedi. Parmak uçları saçlarımda tatlı bir rüzgar gibi dolanıyordu, böylelikle vücudum mayışmıştı, kollarımla belini daha sıkı sardı ve gözlerimi kapattım.
Dalga kıyıya sığınmamıştı bu sefer, kıyı dalgaya sığınmıştı...
***
Gözlerimi yavaş bir şekilde araladım, ağzım kurumuştu ve yutkunurken bile canım acıyordu. Yatakta tek başımaydım, parmak uçlarımla gözlerimi ovdum ve uykumun açılmasını bekledim. Yataktan ayaklarımı sarkıttım, Tolunay'ın odasındaydım, kokusu burnuma doluyordu. Uykulu adımlarla odadan çıktım, "Tolunay! Evde misin?" ses gelmeyince salondan telefonumu aldım, Tolunay'ın isminin üzerine bastım ve kulağıma götürdüm telefon çalarken mutfağa doğru yürümeye başladım, telefon uzun uzun çaldı ama açan olmadı.
Kulağımdan telefonu ayırdım ve kendime tezgahın üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurdum, kuru boğazımdan akan su beni kendime getirmişti. Aklım Tolunay'da kalmıştı, Uzay'ın numarasını çevirdim, uzun bir süre çaldıktan sonra açtı,
"Efendim Gece." diye fısıldadı.
"Uzay, Tolunay yanında mı?" diye sordum telaşla,
"Evet, biz hastanedeyiz." dedi. Sessizce konuşuyordu.
Hastanede miydiler?
"Ne! Ne oldu?" diye sordum telaşla. "Uzay cevap versene!" diye bağırdım.
"Gece sakin ol ben iyiyim," dediği şeye göz devirdim," Fevzi Usta'nın yanındayız." dedi tane tane, beni sakinleştirmek istiyordu.
Rahat bir nefes aldım.
"Tamam. Ben kapatayım o zaman." dedim pişman olmuş bir şekilde.
"Kapat o zaman." dedi sesindeki alay kendini belli ediyordu. Utanarak telefonu kapattım ve mutfaktan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...