Fatma Uzman'a ithafen... Hiç bitmeyen ilgin ve sevgin için teşekkür ederim güzellik :)
Ahmet Kaya'ya doyacağınız bir bölüm oldu bende. Gerçi biz Ahmet Kaya ve bizimkiler olunca doymak bilmiyoruz ama olsun hahahaha
***
...Yeter ki boş kalmasın kadehler, yine bulunur içmek için sebepler.
Herkes değişir, her şey yenilenirdi. Her hayat başlar, her hayat biterdi. Birileri gülerken birileri ağlamak zorundaydı.
Yıllarca uyumuş yeni uyanmış birinin dinlenmiş yorgunluğu vardı üzerimde. Dinlenmiştim ama uyumanın verdiği bir ağırlıkta vardı üzerimde.
Uyanmıştım. Kötü bir kabustan hem de. Şimdi asıl rüya başlıyordu. Bu saatten sonra her şey iyi olacaktı. Olmak zorundaydı.
Uzay ve Tolunay'ın didişme seslerine daha fazla dayanamadım elimdeki koliyi yerdeki iki kolinin üzerine bıraktım ve salona doğru yürürken bağırmaya başladım: "Yeter artık ya! Sabahtan beridir birbirinizi yiyorsunuz! Bıktım sesinizi duymaktan."
Uzay hemen atladı, "Benim gibi birinin sesini duyuyorsun daha ne istiyorsun?" Tolunay'a döndü. "En azından bu kasıntı herifin bok kaçmış ses tellerinden çıkan sesini duymuyorsun."
Tolunay ekindeki çerçeveyi koltuğun üzerine bıraktı ve eliyle Uzay'ın kafasına vurdu, "Lan elimde kalacaksın! Valla seni balkondan gererim karşı da ki denize fırlatırım! Asabımı bozma!"
Uzay alttan alta Tolunay'a bakmaya başladı, "Tamam canım ne kızıyorsun. Senin sesine bal kaçmış anam! Konuştukça bal damlıyor!"
Tolunay boğazını temizledi, "Aferin adam ol böyle."
"Her zaman abim!"
"Abartma!"
"Sen iste yeter abim!"
"Uzay!"
"Tamam abim!"
"Senin ben a-" Tolunay'ın cümlesine devam etmesine izin vermeden araya karıştım yoksa uzar giderdi. "Beyler sakin olalım!" dedim gülerek ve Tolunay'ın yanına ilerledim. "Zaten az kaldı son koliler. Yarın da nakliyatçılar da son eşyaları alacak."
İçimde bir burukluk yok değildi, burası bizim yuvamız gibiydi. Her anımız bu odanın duvarlarına resmedilmiş, kahkahalarımız bu duvarların içine hapsedilmişti. Tolunay beni ilk bu evde öpmüştü mesela... Balkonda o kadar anımız vardı. Hepsini bırakıp gitmek çok zordu.
Bir kaç saat içinde kolileri halletmiş nakliyat arabalarına yüklemiştik. Uzay'ı arabasına uğurladıktan sonra Tolunay'la boş sitenin içinde yürümeye başladık. Site oldukça büyüktü hatta yürürken bir kaç kapalı kafe bile görmüştüm. Doğru düzgün buraları gezme fırsatım bile olmamıştı.
Tolunay'ın avuçlarının içinde güvende olan elime baktım böyle olabilmek için çok çabalamıştık. "Şimdi ne yapacağız?" diye sordum yürümeye devam ederken. Tolunay cebinden bir sigara çıkarttı ve ucunu tutuşturdu. "Normal insanlar nasıl hayatlarına devam ederse öyle devam edeceğiz." sigarasından bir nefes çekerken karşılıklı güldük. "O nasıl oluyor ki?" diye sordum. Sigarasını iğrenerek bir kenara attı. "Daha fazla içemiyorum şu zıkkımı da." diye kısık bir sesle mırıldandı ve benim soruma cevap verdi. "Bende bilmiyorum." elimi bıraktı ve kolunu omuzuma attı ve beni kendine çekti. "Geçmişimi rakı yapıp, bardaklarımızı birbirine çarpıp efkar yapmak düşer." dişlerimi göstererek güldüm. Tolunay bir an durdu. "Evde dolapta rakı vardı aslında." bakışlarını bana çevirdi. "Güzel bir masa hazırlasan bize? Evimize güzel veda etsek?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...