...Sen benim Öykümsün ve benim öykülerim bitmez Altın Saçlı Kız...
Uzay'dan...
Bugün, Mayıs'ın dördüncü günü... Bugün ,Öykü'nün doğum günüydü...
Yaşasaydı...
Keşke yaşasaydı...
Her şey çok daha farklı olabilirdi.
Derin bir nefes aldım ve kafamı kaldırıp mezarlığın kapısına baktım...
Öykü'ye gelirken her zaman korka korka gelirdim, hep çekinirdim. Adımlarım ilerleyemez takılır kalırdı bir noktada. Sevdiğin insanı kaybetmenin acısı tarif edilemezdi. Kelimeler kifayetsiz kalırdı bu durumda.
Mezarlığın girişindeki güvenlik Yunus abi yanıma doğru ilerledi ve bir elini omuzuma koydu, "Sen öyle bir yük yüklendin ki evlat. Senin yükün tuz yükü gibidir, gittikçe ağırlaşır ve bedenini yakar..." dedi babacan sözlerinden biriyle
Yunus abiyle buraya gide gele tanışmıştık. Ne zaman gelsem aynı sorunları yaşadığım için her seferinde beni teşvik ederdi.
Titreyen dudaklarımla konuşmaya çalıştım. "Ağırlaşıyor, bazen dizlerimin üzerine çöküyorum, gittiğim yoldaki dikenler dizlerime batıyor geri kalkıyorum, o yükle beraber yürümeye devam ediyorum." dedim zar zor.
Eliyle sırtımı sıvazladı, "Hayat devam ediyor evlat." dedi iç geçirirken.
Kafamı iki yana salladım, "Eğer hayatını, bir tahta parçasının içine koyup, toprağın altına koyarsan hayat devam etmiyor." dedim ve mezarlıktan içeriye ağır ağır yürümeye başladım. Elimdeki papatya buketini daha sıkı tuttum.
Mezarlara baka baka yürümeye devam ettim.
Bir keresinde Sevgi babaanne -Tolunay'ın babaannesi ama benimde babaannem- Tolunay ve bana, mezarlığa gittiğimizde ölüler bizi gördüklerinde, biz yatmaktan çok yorulduk gelin birazda siz yatın dermiş, ona göre hayatınızı yaşayın derdi.
"Ondan böyle bir hayatımız var." dedi nankör Mekik.
Ona ses vermeyince, içindeki yas bayraklarını çekti ve sessizliğe büründü.
Öykü'nün mezarına yaklaşınca içimde bir şeyler paramparça oldu. Arkamı geldiğim yöne doğru çevirdim, "Onu özledik!" diye bağırdı Mekik.
Ayaklarım benden habersiz mezara doğru yürümeye başladı.
ÖYKÜ KAYA
DOĞUM TARİHİ : 05.05.1997
ÖLÜM TARİHİ : 22.06.2018
"Nereden bileceksiniz..."
Mezarının üzerinde Ahmet Kaya'nın şarkısının adı yazıyordu, nereden bileceklerdi beni, dışardan bakılınca mutlu bir Uzay görünüyordu ama içi...
Uzay'ın içi kan ağlıyordu...
Uzay'ın içinde bir şey kalmamıştı...
Mezar taşında benim soy ismim yazıyordu. O iğrenç adamın soyadının yazmasını istememiştim. Öykü ile olan tüm zamanlarımız silinmişti, sadece o telefonda yerde yatarken ki görüntüsü kalmıştı.
Beyaz mermerlerle yapılı mezarına yaklaştım, elimdeki papatya buketini çeşitli çiçeklerle süslü mezarının üzerine bıraktım ve mezarın çıkıntılı yerine oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...