***
...Beni yıkan sensin, toplayan da.
Hayatımızda bazı insanlar vardır. Bize en derin yarayı açarlar, o yara için ağlarken bize destek olurlar. Aslında bizi yakanda onlardır toplayan da.
Bize yakınlardır aslında ama bir o kadarda uzaklardır.
Bizimleyken bile özleriz onları. Karşımızdadırlar, sarılamayız. Elleri vardır, tutamayız. Sokaklar vardır, beraber yürüyemeyiz. Bizim onlara verebileceğimiz bir tek kalbimiz vardır. Tıka basa onlarla dolmuş bir kalp... Benim de kalbim boştu, bom boş. Ama şimdi inceden inceye doluyordu. Cayır cayır yanıyor. Ben kalbimi cehennem ile dolduruyorum. Kalbim yanacaksa onunla yansın istiyordum... Ben Zakkum. Ve ben cehenneme aşık oluyorum.
"Gece öldün mü?" diyen Uzay'ın sesi ile gözlerimi araladım.
"Hayır yaşıyorum..." diye mırıldandım uyku dolu sesimle.
"Ciddi olamazsın." dedi inanamayarak.
Kollarımı iki yana açıp esnedim ama unuttuğum bir şey kendini hatırlattı, karnıma minik bir iğne batar gibi oldu. Yüzümü hafif bir şekilde buruşturdum ve yüzüme dağılmış siyah saç tellerini elimle düzelttim.
"Tolunay nerede?" Uzay'ın yüzündeki gülümseme bir an söner gibi oldu ancak toparladı, "Şirkete uğraması gerekti Gece Hanım. Malum işler devam ediyor..." dedi ve oturduğu yatağın köşesinden ayağa kalktı.
"Bugün sana bakma işi benim..." dedi gururlu bir şekilde gülümserken.
"Ayda nerede?" diye sordum.
"Nereden bileyim ben?"
Derin bir nefes aldım, acaba Ayda'nın gizemli sevgilisini biliyor muydu?
"Uzay..." sesim mırıltı gibi çıkmıştı.
"Benim sana bir şey demem gerekiyor..." Bu Ayda'nın sırrıydı ama tanımadığı biriyse ona zarar verebilirdi.
Hem Ayda'yı hem de Onur'un hastaneye geldiğini demem gerekiyordu.
"Bir şey mi oldu?" diye sordu ve yatağın yanına oturdu. Yattığım yerde doğruldum ve sırtımı yatak başlığına yasladım.
"Uzay konuşabilir miyiz?" dedim çekinerek.
Kafamda bir ton soru vardı ve ben konudan konuya atlıyordum.
"Her zaman, benimle çekinmeden konuşabilirsin." dedi ve gülümsedi. "Tabii Tolunay öküzdür benim gibi kibar değildir." diyerek kendini övmeyi de ihmal etmemişti. Dudağımın kenarında hafif bir tebessüm filizlendi.
Uzay boğazını temizledi ve ciddileşti. "Ben hastanedeyken dışarıda ne oldu? Tolunay'da bir haller var..." dedim ve böylelikle kafamdaki soruları sormaya başladım.
Uzay bakışlarını parkeye çevirdi, "Ben sana bir şey anlatamam çünkü, neler olduğunu ben bile tam olarak anlayamadım..." dedi yorulmuş bir sesle.
"Anladığın kadarını anlatsan?" Gülümseyerek yüzüne doğru eğdim kafamı.
"Bir oyun var..." dedi ve derin bir nefes aldı, "Bir oyun var, o oyunun içinde bir oyun daha var..." dudağını büktü ve kafasını iki yana salladı. "Belki o oyunun içinde de bir oyun vardır..." diye varsayımda bulundu.
"Anlamıyorum..." diye mırıldandım.
Uzay kafasını bana çevirdi. "Artık tek düşmanımız Onur değil, arkasında bir güç var belki de o gücün arkasında da bir güç vardır... Bilmiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...