Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın... Beklemenizi istemediğim için erken atıyorum bölümü. İyi okumalar.
*
...Geceyi doğuran umudun rengi mavi ve ölümün rengi siyahtır.
Adalet kavramı. Ne kadar ağır bir kavramdı değil mi? Söylerken bile insan kendini bir hakimin karşısında hissediyordu. Adalet, ağır ve sancılı bir kelimeydi. İnsanın kanında farklı bir kanın gezinmesine sebep olacak kadar ağırdı. Adalet kavramı zamanla adaletsiz kelimesiyle bir nevi aynı manaya gelmeye başladı.
Sıcaktan terlemiş bir şekilde gözlerimi açtım. Tolunay'ın kollarının arasındaydım. Bunalmış bir şekilde kıpırdadım. Uykulu bir şekilde homurdandı bana ahtapot gibi sarılı olan Tolunay.
Gözlerimi kırpıştırdım, rahat bir uyku çekmiştim. Bedenim kendini yenilemişti adeta. Elimi saçlarıma geçirdim, terden yapış yapış olmuştum.
"Tolunay." bir yandan onu kaldırmaya çalışıyordum bir yandan da kollarının arasından sıyrılmaya çalışıyordum.
"Hım?" uykulu bir şekilde tekrar homurdandı.
"Uyan," dedim fısıltıyla. Yüzünde mimik oynamadı, elimle omuzunu dürttüm. "Tolunay uyan hadi!" dedim tiz bir cırıltıyla. Bir kaç saniyenin sonunda kirpiklerini kırpıştırarak açtı. Elaları odağıma girdi. Gözlerinin çevresi şişmişti, sabah sabah daha mı yakışıklı olmuştu?
"Günaydın." dedi gülümserken ve üzerimdeki kollarını bollattı. "Günaydın." dedim kafamı göğsünden ayırıp yastığa koyarken. Eliyle yüzünü ovaladı ve dağınık saçlarını daha da dağıttı. Kısa bir esnemeden sonra gözlerini ovaladı ve bana doğru döndü. "Yarana dikkat et." dedim kısık sesle.
"Sıkıntı yok." dedi umursamaz bir şekilde.
"Sence bizi bu zamandan sonra neler bekliyor?" diye sordum kuru bir sesle.
Diliyle dudaklarını ıslattı, "Bilmiyorum." dedi yorgun bir şekilde.
"Bülent'i ne-" lafımı tamamlamadan beni kesti. "Ne yapacak bilmiyorum, düşünmekte istemiyorum. Hamle yapacak karşılık vermemi bekleyecek." dedi sıkıntılı bir şekilde. Bitmiyordu. İsyan etmek istiyordum artık! Neden her şey bizim etrafımızda oluşuyordu? Sadece huzur istiyorduk oysaki. "Daha çok çalışmam gerek." dedi ve derin bir nefes alıp devam etti. "Aklından neler geçiyor tahmin edebiliyorum bu oyuna yakında Onur'un babası Mehmet'te dahil olacaktır." dedi ve ellerini saçına geçirdi. "Bir tarafta Bülent, bir tarafta Uygur iti bir Mehmet eksikti o da gelsin tam olur."
"Benden önce böyle şeyler oluyor muydu?" diye sordum merakla. Sanki her şey ben geldikten sonra başlamıştı.
"İhalelerde önümü kesmeye çalışıyorlardı ya da arabamı tarıyorlardı. Çoğu kez ölümden döndüm." soluklanıp devam etti, "Hayatıma kimseyi dahil etmedim. Ama sen," yanağımdaki baş parmağı yüzümü okşadı. "Öyle bir anda dahil oldun ki." Güldü. Dayanamadan bende güldüm. "Seni hayatımın merkezine koymaktan başka bir şey yapamadım, elimi kolumu bağladın."
"Her şeyi halledeceğiz sevgilim..." dedim huzurla.
"Her şeyi sevgilim." diyerek bana karşılık verdi.
Elini tuttum. "Sen iyi ol, gerisini hallederiz." dedim yumuşak bir sesle. Yüzündeki gergin ifade silindi. "Tolunay," fısıltıyla çıkmıştı sesim.
"Söyle güzelim." dedi ve parmak ucuyla önüme düşen saç telini kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Bir gün her şey bitecek değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...