Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın...
İyi okumalar...
**
...İnsan ruhundaki yükten kurtulunca özgürleşir.
Kaçmak.
İnsan korktuğu şeylerden kaçarmış. Bizim yaptığımız bir kaçış mıydı? Yoksa tek etmek miydi? Belli değildi. Olan onca olaydan etkilenmemeye çalışıyordum ama boşunaydı. İster istemez etkileniyordum.
Ruh sağlığım iyiye gitmiyordu.
Ruhum sanki odalara kapatılmıştı. Bazen özgür oluyordum bazen tutsak...
Bu bir kaç gün içerisinde bu yükten kurtulacaktım.
Dinlediğimiz şarkı bedenimi mayıştırmıştı, kafamı çevirip yanımda araba kullanan Tolunay'a baktım, "Yorucu günler geçirdik..." diye mırıldandım. Kafasını dikkatle bana çevirdi, "Ama geçti..." dedi ve avuçlarının arasında duran elini dudaklarına götürüp öptü.
Dudaklarımda ki tebessümün tohumlarını attı.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordu.
Kaşlarımı çatarak yüzüne baktım, "Bana öyle bakma, sen nereye istersen oraya gideceğiz, ben sadece arabayı sürerim." dedi mayhoş bir sesle.
Gözlerimi kısarak yüzünü inceledim. "Annemin yanına..." dedim.
"Gece-" lafını başlarken böldüm. "Tolunay, geçmişimle yüzleşip başlamak istiyorum, çünkü geçmişimin siyahlığı geleceğime de bulaşsın istemiyorum." dedim, geleceğim Tolunay'dı. Geçmişimdeki kötü anlar onunla olan geleceğimizi etkilesin istemiyordum.
"Oraya gidip de moralinin bozulmasını istemiyorum." dedi sert bir sesle.
Elini tuttum, "Tolunay. İçimdekileri yıllarca tuttum, bana yük olmaya başladılar. Lütfen, onları ruhumdan ve bedenimden atmama izin ver." dedim acıklı bir sesle.
Kurtulmamın zamanı gelmişti.
Tolunay gözlerine baktı bakışlarıyla, "Tamam." dedi, sonunda, dişlerimi göstererek gülümsedim. "Ama, sadece bir gün. Ayın beşine geri döneceğiz." dedi.
"Tamam sadece bir gün ama neden ayın beşine dönüyoruz?" diye sordum.
Bugün mayısın biriydi.
"Öykü'nün doğum günü. Haliyle Uzay'ın yanında olmalıyız." dedi.
Kafamı salladım. "Öykü öleli kaç sene oluyor?" diye sordum.
"Üç."
Üç sene...
Oldukça uzun bir süreydi. Uzay'ın acısı tarif edilemezdi.
Hem sevdiği kızı hem de kucağına bile alamadığı bebeğini kaybetmişti.
"Gidelim bakalım..." diye mırıldandı Tolunay.
Gidiyorduk...
Ruhumdaki yüklerden kurtulmaya...
***
Bir kaç saat sonra...
Arabada saatlerdir çalan Ahmet Kaya'nın efkarlı şarkısı ruhuma faça atıyordu. Başım dönemeye başlamıştı. Galiba bayılacaktım. Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. "Tolunay artık mola verir misin?" diye sordum.
Yola çıkalı üç saat olmuştu ama biz hala mola vermemiştik.
Kafasını iki yana salladı, "İzmir'e gitmemize dokuz saat var biraz dayan yaklaşınca mola veririz." dedi umursamaz bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...