42.BÖLÜM: "HAYKIRIŞ"

1.6K 104 304
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Bu ara voteler çok düştü, sınır koymak istemiyorum :) 

İyi okumalar...

***

...Hayatın en güzel bencilliğidir aşk.

                                              -Ahmet ÜMİT

Hatalar.

Dünün hataları, yarının deneyimleridir, der Roberto Baggio. Bu hataları yapmak mesele değildi. Bu hatalardan yarına ders çıkartmak bu hatalardan deneyim edinmemiz gerekiyordu.

İnsan hata yapa yapa büyürdü. Hatalarından ders çıkarırdı ve o hatayı bir daha yapmazdı. Hatalar anne- baba  gibidir çünkü. Ders çıkartmamızı ister, canımızı yaksa bile iyiliğimizi ister. Ben hatalarımın bedelini ağır şekilde ödemiştim.

Sokaktaki çocuklarla oyun oynadım diye dayak yedim. Dışarıdan onları izledim diye dayak yedim. Resim çizdim diye dayak yedim. En masum şeyler benim en büyük hatalarımdı aslında.

Tolunay, hata yapmamaya çalışırken kendine en büyük hatayı o yapıyordu. Belki de sonuçlarının böyle olabileceğini bilmiyordu. Ama her tehlike bir felakete gebeydi. Bu gerçek kaçınılmazdı.

Bazı insanlar hatalarından kaçardı, korkardı. Benim gibi...

Kafamı çevirip Tolunay'a baktım. Kafasını balkonun duvarına yaslamış gökyüzüne bakıyordu. Gözleri kapalıydı. Saatlerdi burada öylece oturuyorduk. Onu kendi savaşında yalnız bırakmak istememiştim. Dişlerimi acımasızca dudaklarıma geçirdim. Derin bir iç çekişten sonra cesaretimi topladım, "Tolunay..." dedim fısıltıyla.

"Onu tamamen kaybettim." dedi sesindeki tını beni yaralamıştı.

Ne cevap verecektim? Ne diyecektim ona?

"Uzay çok merhametli, seni affedecektir." dedim. Kafasını iki yana salladı. "Affetmez." dedi sanki kalbine hançer saplanıyordu, sesi zar zor çıkıyordu. "Onu kaybettim." dedi ve eli ile saçlarını çekiştirdi, kafasını duvara ritmik bir şekilde vuruyordu. 

Elini tuttum destek olmak için, "Onu kaybetmedin Tolunay." dedim, sesim bir fısıltı gibi çıkmıştı.  "Sizin dostluğunuz çok farklı..." dedim ve ona doğru yaklaştım. "Dostluk nedir? Bilmiyordum. Sayenizde öğrendim." dedim ve kollarımla kollarını sarıp başımı omuzuna yasladım. "Seni anlayacaktır." dedim, sorgulamadım. Neden? diye sormadım. Çünkü anlatacaktı. 

"Bundan üç dört sene kadar önceydi," dedi ve anlatmaya başladı, nefesi takılıyordu. Derin bir nefes aldı, "Uygur ile dost olduğumuz zamanlardı. Hiç birimiz anlamadık. Çünkü Öykü'yü kendi kardeşimden ayırmıyordum. İç içeydik hepimiz. Ben, Ayda, Uzay, Uygur..." eski günlere gitmişti. Maziye göz kırpıp geri yanıma gelmişti. 

"Öykü bir gün gelip bana dedi, Uygur'un onu sevdiğini ama Uzay'ın bunları öğrenmesini istemediğini." yanaklarına hava doldurdu ve ağır ağır dışarıya üfledi. "Tam o zamanlarda Onur'da Uzay'ı tehdit etmiş, Uzay beni seçmişti. Günler geçti, Öykü'nün hamileliğine çok sevindik, sanki Uzay'a kanat taktılar havalarda uçuyordu," sesinden anlatmakta zorlandığını anlıyordum.  "Aramızda sevinmeyen bir tek kişi vardı, Uygur. O an gözlerinden alev çıktığına şahit oldum. Öfkeyle evden ayrıldı. Aradan bir ay kadar geçti, Öykü bunu bana dedi ama ben unuttu sandım Gece," bana baktı gözleri dolu doluydu. "Yemin ederim unuttu bitti sandım. Uygur'a sordum , o iş bitti dedi, yemin ederim unuttu sandım." dediğinde gözünden akan yaş yanağında süzüldü. 

Parmak uçlarımla yanağındaki yaşı sildim. Bir tane daha aktı, onu da sildim. Bir tane daha... Bir tane daha... Bıkmadan usanmadan sildim. Onun gözlerindeki yaşlar beni öldürdü. İçimdeki ateşi büyüttü.

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin