...Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim.
~Nazım HikmetTolunay'dan...
Arabayı deponun önüne park ettikten sonra hızla indim ve beni deponun kapısının önünde bekleyen Uzay'ın yanına doğru adımladım.
"Nerede kaldın?" diye sordu.
"Gece'yleydim." dedim. Yüzünde aptal bir sırıtma oluştu. "Vay vay vay-" devam etmeden kafasına vurdum, "Sus kan gevşek!"
Yüzündeki sırıtma soldu ve ciddileşti. "Ne yapacağız?" diye sordu haklı olarak.
"Önce bize yaptıklarını ödeyecek!" dedim deponun kapısına doğru bakarken. Uzay sadece kafasını sallamakla yetindi.
"O gün bu gün..." diye mırıldandı sessizce. Kafamı salladım o gün bu gündü çünkü...Depodan içeriye sakin adımlarla girdim. Onur, sessizce sandalyede oturuyordu, elleri, ayakları bağlıydı.
"Onur hoş geldin." dedim yüzümdeki keyifli sırıtmayla beraber.
Onur beni görünce yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi. "Seni geberteceğim-" lafını yarıda kestim, "Sen beni değil Aslanoğlu! Ben seni geberteceğim." diye yanlışını düzelttim.
"Ne istiyorsun Işık? Beyninden ne geçiyor?" diye sordu. Ona bir adım yaklaştım. "Her boku söylemeni istiyorum." dedim inatla gözlerine bakarken.
İnsanın sinirlerini yıpratan bir şekilde kahkaha attı, "Beni öldürsen bile, böyle bir şey yapmayacağım." dedi. Dişlerimi göstererek gülümsedim, "Seni öldürmeyeceğim Aslanoğlu, ölüm insanlar içindir, sen itsin itlerde geberir." dedim.
Uzay'ın sessiz gülüşü kulağıma ulaştı. Hoşuna gitmiş olmalıydı.
Ellerimi birbirine vurdum ve ciddileşti, "Güldük eğlendik gelelim asıl meseleye." dedim ve Uzay'a baktım. Kafasıyla adamlara işaret verdi. Adamlar sandalyede oturan Onur itini, yere yatırdılar.
"Öykü nasıl ölmüştü Onur?" diye bir soru sordu.
"Size bunların bedelini ödetirim." dedi, yıkılmış ama hala savaşa giren bir devlet gibi konuşuyordu.
Kollarımı göğsümde birleştirdim ve meydanı Uzay'a bıraktım.
Uzay gülümseyerek Onur'a yaklaştı, yerde yatan Onur'un yüzüne baktı baktı ve hiç beklemediği bir anda karnına tekmeyi geçirdi.
Onur'un acı feryadı depoda yankılandı. "Bir anda vurmayacağım sana Onur! Acı çeke çeke gebereceksin! Siktir olup gideceksin bu dünyadan!" diye bağırdı ve bir tekme daha geçirdi karnına.
Yüzünde mimik oynamıyordu Uzay'ın benimde aynı şekilde. Bugünleri çok beklemiştik. Onur yerde iki büktüm oldu ve öğürür gibi öksürmeye devam etti.
"Benden hayatımı çaldın lan! Hayatımı!" dedi ve bir tekme daha geçirdi karnına. Onur itinin ağzından kan püskürdü.
Uzay durdu ve soluklandı. Elleri yumruk olmuştu, içinde ki intikam duygusu filizlenmiş ve zamanla güçlenmişti. Kimse o duygunun önüne geçemeyecekti. Onur arkadan bağlı elleriyle hiç bir şey yapamayacaktı, ellerinin bağlı olması insanın sinirlerini bozmayacağı anlamına gelmiyordu. Sinir bozucu kahkahasını attı, gülerken ağzından dışarıya iğrenç kanları akmıştı.
Uzay yeterince soluklanmış olacak ki bir tekme daha savurdu, daha da sert vurmuş olacak ki Onur'un ağzından musluktan akar gibi kan fışkırdı. Pencerenin arasından sızan güneş ışığı kanı daha da parlak gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...