1 Sene Önce...
Okulun kapısından çıktığımda bedenimde beni yıpratan bir yorgunluk vardı. Elimdeki beyaz bereyi başıma geçirdim ve ellerimi montumun cebine soktum. İzmir'in tatlı havası açıkta kalan siyah saçlarımı savurdu.
"Gece!" diye bağıran bir erkek sesiyle kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdim. "Eve beraber dönelim mi?" diye sordu sınıf arkadaşım Eren.
"Teşekkür ederim, eve geçmeden bir kaç işim var." dedim ve onu kibarca reddettim. Dudaklarını birbirine bastırdı, kafasını çevirdi ve ileride onu bekleyen arkadaş grubuna doğru yürüdü. Önüme döndüm ve evin yolunu tuttum.
Yalnız biriydim.
Sınıfta sadece bir tane arkadaşım vardı o da Sedef'ti. Ama onunda kendi arkadaşları vardı. Sırtımdaki çantayı düzelttim, omuzlarımı düşürdüm ve ağır adımlarla yürümeye devam ettim.
Yeni yıla yaklaşıyorduk. Bu yılda yatağımda girecektim. Bir kaç kere annemin yanında girmek istemiştim ama gece gece kız başıma dışarı çıkmamın doğru olmadığı için babamdan okkalı bir dayak yemiştim ki tinerciler tarafından tacize bile uğrayacaktım kaçmasaydım.
Kulaklıklarımı kulağıma taktım ve elimle sardığım telefonu cebime koydum.
İzmir'e kış üstün körü gelirdi, bir uğrar geçerdi. Bu yüzden soğuğu iliklerime kadar çok nadir hissederdim.
Yolumu uzatarak kalabalık caddeden yürümeye devam ettim. Cadde yeni yıl için süslenmişti, herkeste tatlı bir telaş vardı. Benim için normal bir gündü, bu sene olanların bir daha ki senede olacağından emindim. Tekrarlanmaması için bir sebep yoktu çünkü. Kalabalık caddede insanların arasından bir ruh gibi ilerledim ve evin olduğu sokağa girdim.
Bu sokakta benim karanlık tarafımdı. Köşe başındaki dedikoducu ablalar beni görünce gülümseyerek yanıma geldiler. "Gece, kız nasılsın?" diye sordular. Kulaklarımdan kulaklıkları çıkarttım.
"İyiyim. Siz nasılsınız?" diye sordum mesafeli bir sesle.
"Kız Gece, çok güzel kızsın, ömrün çürüyor şu mahallede." dedi Nuran abla. Dudaklarımı birbirine bastırdım. "Kaç kurtar be kızım kendini," dedi yanındaki Gülen abla.
"Nere gideyim abla? Akrabam mı var? Kimim var benim? Reşit bile değilim." dedim sıkıntılı bir sesle.
Nuran abla elini koluma koydu ve okşadı. "İyi akşamlar." dedim kibarca ve onların yanından ayrıldım.
Bu sokak benim geçmişimdi. Bir dövme gibi vücuduma işlenmişti, çocukluğumdaki göz yaşlarım asfalta kazınmıştı, çığlıklarım geçmişimi yazmıştı. Burası benim en büyük sınavımdı. Eve doğru ağır adımlarla yürüdüm. Bu beton parçası hiç bir zaman benim yuvam olmamıştı. Benim için karanlık bir girdaptan farksızdı. Cebimden çıkarttığım anahtarla kapıyı açtım ve derin bir nefes alıp evden içeri girdim.
Salona ürkekçe baktım, babam yine sızmış uyuyordu. Parmaklarımın ucunda odama geçtim ve kapıyı ardımdan kapattım. Okul kıyafetlerimi üzerimden çıkarttım ve rahat edebileceğim kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Karşı komşumuzun kızının küçülen kıyafetlerini giyiniyordum. Kendi paramla kendime aldığım tek şey eski beremdi.
Titrek bir nefes aldım ve odamdan dışarı çıktım, holde asılı olan saatten saate baktım, abim bir saate gelecekti. Mutfakta dünden kalan yemekleri ısıttığım sırada abim içeriye girdi. Mutfağın kapısında belirdi. "Nasılsın?" diye sordu soğuk sesiyle. Kafamı ona çevirdim, uykusuzluktan gözleri kızarmıştı ve yorgun olduğu da belli oluyordu. Aralıksız mesailere kalıyordu. "İyiyim." dedim tabakları raftan alırken. Cevap vermeden gözden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY'IN GECESİ
ChickLitBir savaşçı dünyaya geldi... Doğar doğmaz bir savaşın içinde buldu kendini. Hayatı boyunca savaştı, binlerce ok fırlatırdı bedenine, hepsinin yarasını kendi sardı, kendi iyileştirdi. Büyük savaşa girdi, binlerce orduya karşı kazandı. Yaralandı, arka...