62. BÖLÜM: "ZAKKUMUN ZEHRİYLE HARLANAN CEHENNEM"

713 75 59
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayınız 💙

Beynimi yiyen Kuzenim Ayşe Nur Yıldız'a ithafen... :) 

*

...Sen cehennemdin oysa, benim gibi güçsüz bir bitki nasıl senin ateşini harlasın?

Bana zakkum demişti. Cehennem çiçeği... Kendine de cehennem...

Birbirimizi tamamlamıştık.

Benim zehrim geçmişimdi, zehrim yavaş yavaş bedenimi sarmış ruhen ve bedenen zakkum çiçeğine dönüşmüştüm. Cehhennemin kalbinin dört bir yanında köklerimi sarmış, ateşine har oluyordum. Cehennem ateşini de zehirliyordum.

Bir savaş vardı... Ancak şeytanlar cehennemden ne de cennetten yanaydı. Şeytanlar kendi arafını yaratmış, hükümdarlık savaşındaydılar.

Bülent'in ve Uygur Yıldızhan'ın birbiriyle çıkar ilişkisi içinde olduğunu çok iyi biliyordum. İkisi de iğrençti. Ama Mehmet'in ölmesi... Ne bileyim annemden bir parçaydı, kötü olan tarafım Mehmet'in bize yaşattıklarını bir ateşe dönüştürdü ve iyi tarafımı yakıp kül etti.

Zehir akan bakışlarım bir Bülent'in bir de Uygur'un üzerinde gidip geliyordu.

Kapatılmış bir restoranın en üst katındaydık. Etrafta iki çalışsan dışında kimse yoktu. Ben, Tolunay ve Uzay'ın ortasındaki rahat sandalyede oturmuş kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Benim aksime Uzay ve Tolunay çok rahattı. Bir zafer kazanmış, buraya da zaferlerini kutlamaya gelmişlerdi sanki... 

Bülent keyifli bir sırıtmayla her birimizi tek tek süzdü ve sonunda gözleri benim üzerimde takılı kaldı. Yüzündeki pis gülümsemesi daha da büyüdü. "Oğlum sana zakkum derken haksız değilmiş, gözlerinden zehir akıyor."

Elimi yumruk yapmış dizime ritmik bir şekilde vuruyordum.

Sessiz kaldım.

Bülent kısık bir kahkaha attı, "Ne o? En son dilin papuç kadardı? Sesin mi kaçtı küçük kız?"

Tolunay ve Uzay tepkisi bir şekilde duruyorlardı.

Bülent ayağa kalktı ve masanın etrafında dolaşmaya başladı. "Gece Gündoğdu..." ismimi onun dudaklarından duyunca gözlerimi kapattım. "Ahmet Gündoğdu ve Ayla Aslanoğlu'nun kızı..."

Yumruk yaptığım sol elimin üzerinde Tolunay'ın sıcak avucunu hissettim. Çok geçmeden sağ elimi de Uzay'ın avucu sardı ve güven verir gibi sıktı. Omuzlarımı dikleştirdim ve bakışlarımı değiştirmeden Bülent'i izlemeye başladım. Söyleyecekleri hiç umurumda değildi.

Bülent tam karşımıza gelince bana doğru döndü, "Bir kömürlüğe sığınarak oğlumdan yardım dilenen zavallı bir kızsın." 

Tolunay atıldı, "Kes sesini!" 

Bülent güldü.  "Doğruları konuşuyoruz sevgili oğlum." 

Uzay ketum bir sesle, "Senin doğrularını sikeyim." 

Konuşmanın başından beri sessizliğini koruyan Uygur Yıldızhan konuştu, "Senin gibi bir adama böyle laflar hiç yakışmıyor." 

Uzay sinsice güldü, "Benim gibi bir adama küfür yakışmaz ama senin gibi bir ite ölüm çok yakışır Uygur. Beyaz kefeni götünde de pamuk. On numara beş yıldız." Uzay kendini tutmayarak güldü ve rahatça arkasına yaslandı. 

Yıldızhan morarmış gibi susarken Uzay zafer nareleri atıyordu. 

Bülent karşımıza oturunca yüzü sarsılmaz bir duvar gibiydi. Restoran çalışanları sırayla her birimizin önüne kırmızı şarap bardağı bıraktı. Bülent'in gözleri tekrar benim üzerime dokundu, "Çok temiz bir kızsın," kafasıyla yanımda şarabını yudumlayan Tolunay'ı gösterdi. "Onun gibi pis bir herifi hak etmiyorsun." 

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin