16.BÖLÜM: "BİR FELAKETİN ZAFERİ"

1.5K 132 254
                                    

...Hayat ağır bir romandı ve bizde o romanı ağlayarak,gülerek,heyecanlanarak okumak zorunda kalan okuyuculardık.

Bir felaketin zaferini kutluyorduk...

Gözlerimi yavaşça araladım, bir elim Tolunay'ın göğsünün üzerinde duruyordu. Belim sıkı sıkı kolları tarafından sarılmıştı. Anlaşılan beraber uyumuştuk. Kafamı kaldırıp uyuyan Tolunay'a baktım, kafası koltuğun başına yaslıydı çenesi kendi gibi dikti.  Onu uyandırmadan yavaşça kalkmaya çalıştım,

"Yine mi regl oldun?" diye mırıldandı uykulu sesiyle. Olduğum yerde buz kesmiş gibi durdum. Cidden utanmıştım, "Hayır." diye fısıldadım. 

"Uyu o zaman." dedi gözleri kapalı bir  şekilde. Gözlerimi kapattım ama kalbim çok hızlı atıyordu. Uykuya tekrar dalacağım sırada Tolunay'ın telefonunun melodisi duyuldu. Uykudan kapanmak üzere olan gözlerimi açtım. Tolunay, ağzının içinde homurdanarak  öne sehpaya doğru eğildi, kafamı göğsünden kaldırdım ve ondan ayrıldım.

Telefonu kulağına götürdü, "Ne var Uzay, ota boka beni arıyorsun!... Tamam...Geliyorum." dedi, telefonu kapattı ve elleri ile yüzünü ovdu.

"İhale gününü erkene almışlar." dedi sıkıntıyla. 

"Sorun olur mu ki?" diye sordum saf saf.

Kafasını iki yana salladı. "İhale ne kadar erken olursa felaket o kadar erken gelir." diye iç geçirdi. Kafasını bana çevirdi, "Beni beklemek gibi bir hata yapma," diye uyardı.

"İhale kaç gün sonra?" diye sordum merakla. "Üç." diye net bir cevap verdi,

"Neden böyle oldu?" 

"Onur'un bu işte bir parmağı var!" dedi ve elleri ile yüzünü ovdu, kafamı salladım. Tolunay ayağa kalktı ve salondan çıkarak gözden kayboldu.

Bu yol nereye gidiyordu?

Bilmiyordum.

Bir süre boş boş yerdeki halıya baktım, salonun kapısında siyah kabanı ile Tolunay belirdi. "Ben çıkıyorum, önemli bir şey olursa ara." dedi, kafamı sallayarak ayağa kalktım. Tolunay postallarını ayağına geçiriyordu, açık olan çelik kapıya uykulu bir şekilde yaslandım. Bana döndü, "Çok ağrın olursa bana haber ver." diye kesin bir dille uyardı, kafamı usulca salladım. Tolunay asansöre doğru yürürken kapıyı ağır bir hareketle kapattım.

Ciddi anlamda uykum vardı, salondaki telefonumu elime aldım saat sabahın sekiziydi.  Gökçe'ye mesaj attım.

Kime: Gökçe

Gökçe günaydın. Önümüzdeki dört gün gelmeyebilirsin. İyi günler :)

Bu kıza ciddi anlamda gıcık oluyordum. Siyah telefonu parmaklarımla sardım, odama doğru yürümeye başlardım. Odama hızlıca girdim, elimdeki telefonu komodinin üzerine bıraktım, yorganın ucunu kaldırdım ve bedenimi yatağa bıraktım.

Tolunay olmadan Üç gün geçirecektim...

Buna hazır mıydım?

***

2 Gün Sonra...

Zaman akıp gidiyordu. Bir musluktan şırıl şırıl akan bir su misali...

Tolunay olmadan iki gün geçmişti. Üçüncü güne girecektim. Günlerdir toplasam on iki saat bile uyumamıştım. Kabuslarla uyanıyordum, yangınlar, kanlar, deniz...

Sanki bu üç kelime bir felaketin adım sesleriydi benim için. 

Yatağımda tekrar döndüm, yanaklarımı şişirdim ve kafamı camdan dışarı çevirdim. Ay şekilli kolyemi avuç içime hapsettim. Uyuyamıyordum! Dış kapının kapanma sesi bir anda kulağımı doldurdu. 

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin