65.BÖLÜM: "ELVEDA"

408 41 11
                                    

...her kötülük bir gün biter.

Beni ben yapan acıların mimarı ölmüştü. Babam ölmüştü... Kabuslarım ölmüştü. Her şeyi başlatan kişi ölmüştü.

Onu içimde öldüreli çok uzun zaman olmuştu ama leşini gömecek yer bulamamıştım. Bir insanı içinizde öldürmek en zoruydu. Bir ölüyle baş başa kalıyordunuz. Bende de öyle olmuştu...

Babam ölmüştü ve ben bomboş hissediyordum. Mutlu mu olmalıydım? Yoksa üzülmeli miydim? 

Morgun önün geldiğimizde Tolunay elimi sıkı sıkı tutuyordu.Morgun acı ve soğuk kokusu burun deliklerimden dolmaya başladı. Yabancısı olduğum bu koku gözlerimin yaşarmasına sebep olmuştu. "Onu görmek zorunda değilsin." dedi Tolunay. 

Dudağımın kenarı istemsizce kıvrıldı, "O dediğin kişi beni ben yapan kişi..." diye mırıldandım. Söylerken canım yanmıştı. Sanırım acısını yavaş yavaş hissetmeye başlıyordum. 

Tolunay, "Gece..." dediği an cümlesinin devamını dinlemeden morg görevlisine döndüm. "Görmek istiyorum." 

Görevli başını salladı ve dolabı açıp metal levhayı kaydırdı. Önümde beliren beyaz kefenli bedene baktım, görevli fazla oyalanmadan yüzünü de açtı. 

Yüzünü görmek için Tolunay'ın elini bırakıp baş kısmına doğru yürüdüm. Başımı hafifçe yana doğru eğip yüzüne baktım. Yüzü siyahtı... İçinin kötülüğü yüzüne vurmuştu sanki. Göz altları morarmış, yüzünün belli kısımları sararmıştı. "Keşke birbirimizden bu kadar nefret etmeseydik, baba." kelimeler boğazımdan zar zor çıkmıştı. Sanki geçmişteki anılarım birer düğüm olmuş boğazıma atılmıştı. Elimi kaldırıp beyaz kefene dokundum, "Keşke beraber bir sürü anımız olsaydı, keşke beni kızım diye sevseydin..." elimin altındaki kefeni avuç içimde topladım ve sıktım. 

"Neden ya?" sesim boş fayanslarda yankılandı. Görevli beni tutmak istedi ancak Tolunay ona engel oldu. Yüzüne iyice yaklaştım. "Neden yaptın bunu bana? Neden!" tüm kinimi, öfkemi, nefretimi kusmak istiyordum. Kulağına doğru yaklaştım, "Nefret ediyorum senden! Nefret!" kefenin iki yanından tuttum, "Anlıyor musun?Asla affetmeyeceğim seni! Asla!" 

İrademi tamamen kaybetmeye başlamıştım Tolunay kollarımdan tutarak beni uzaklaştırmaya çalıştı, "Tolunay bırak! Diriyken vermedi hesap gebermişken versin! Bırak!" 

Tolunay'ın gücüne karşı koyamadım çok oyalanmadan beni morgdan çıkarttı, "Bırak beni!" diye bağırdım ancak hiç aldırış etmedi.Güç bela beni morgdan çıkarttığında bir banka oturup önümde diz çöküp yüzüme bakıp, "Sakin olacak mısın?" 

Kurumuş dudaklarımı yaladım ve kafamı iki yana salladım. 

Elleri ellerimi sardığında sıcaklığı ellerimi sardı. "Gece, güzelim. Anlıyorum seni ama..." lafına devam etmesine izin vermeden lafını böldüm. "Anlayamazsın..." ellerimle yüzünü sardım. "Beni şuan anlayamazsın Tolunay..." kafamı hastanenin girişine çevirdim. "O öldü. Yaptıklarının bedelini ödemeden öldü..." 

***

Hayatım boyunca mazarlıklardan korkmamıştım. Nasıl korkayım? Annem oradaydı. Bunaldıkça geldiğim mezarlığa bu sefer babamı gömmeye gelmiştim. 

Abime yaslanmış insanların üzerine toprak atmasını izliyordum. Tanımadığım bir adam topraklanmış  küreği Tolunay'a uzattığında küreğin sapındaki toprakları gösterdi, "Abi ben bu toprağa elimi sürsem," arkasını dönüp bana baktı. "Gece'ye nasıl dokunurum?" 

Adam hiç bir şey demeden başını öne eğdiğinde Tolunay çoktan yanıma gelmiş toprak atma görevini abime vermişti. Kafamı göğsüne yaslarken hemen evimize gitmek istemiştim. Daha fazla burada kalmak istemiyordum. Bunu anlamış olacak ki saç diplerimi öperken mırıldandı, "Buradan çıkar çıkmaz evimize gideceğiz meleğim. Hiç merak etme." 

AY'IN GECESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin