Çifte kombo oldu sanırım :)
Düşündüm ki bu işin ne siyasi ne de sosyal açıdan bir ilgisi yok. Bu iş sadece sizin ve benim aramda. Yani benim için önemli olan sizi mutlu edebilmek, eğlendirmek, bilgilendirmek. Bu yüzden yorum ve vote beklemeden paylaşacağım hazır oldukça.
İyi okumalar, sizi seviyorum^^
---
Sorunların peşimi bırakmadığını farkettikten sonra, yapacağım şeyler listesine başından beri istediğim şu umursamaz olma kuralını da ekledim.
Alevle aramda olanlar bu okuldaki kimseyi ilgilendirmezdi. Arkamdan konuşulması ya da onun gibi bir şeyin yapılması da beni ilgilendirmezdi.Ben yine aynı bendim. Ben beni biliyordum ya, o bana yeterdi.
Ellerimi yasladığım lavabodan çekip soğuk suyla yıkadıktan sonra, kıkırdamaları duymazdan gelip çıkmaya yeltendim. Çantamı omzuma asmış çıkacaktım ki, duvara doğru sertçe itilmemle sadece inlemekle yetindim.
"Ne yapıyorsun gerizekalı!" Diye bağırdım sinirle. Kolumu çarpmıştım. Yüzde yüz moraracaktı ve bende mor mor gezcektim.
Sarışın kız çetesinden beni ittiren Orosbu, yanıma doğru gelip elini saçıma atmaya kalkınca, ondan önce davranıp elini bileğimden yakaladım.
Dövecekler miydi beni burda? Gerçekten mi? Büyük iyilik olurdu.
Ah, tabiki de kendimi dövdürtmem orası ayrı. Ayrıca Yeliz'inde peçete alamaya gittiğini düşünürsek, birkaç dakikaya burda olurdu. Kendimden çok ona güveniyordum bu konularda.
"Korktun mu fahişe?" Dedi Kahkaha atarak. Bileğini tuttuğum elini silkeledi. Yanındaki iki kız bileklerimden tutmak için adım attıklarında biraz daha geri çıkıp gözlerimi onun üstüne diktim.
"Fahişe sensin." Gözlerimi onun üzerinde baştan sona biraz daha gezdirdim. Ayaklarından saçlarına kadar. "Şu haline bak." Dedim yüzümü buruşturarak. Onu süzdüğüm için rahatsız olduğu belliydi.
Altındaki kırmızı fileli çorap, siyah mini etek ve göğüs dekoltesi askılı. Sürtük değilde ne Allah aşkına?
"Tutun şunu!" Diye tısladığında kapıya ulaşmak için hamle yaptım ama bileklerimden yakalamışlardı bile. Kurtulmak için bağırıp çırpındım ama nasıl bir kuvvetse bırakmıyorlardı ki.
Birde asıl acı bileklerimdeydi. Uzun takma tırnaklarını bileklerime ve kollarıma geçirdikleri için çok fazla da çırpınamıyordum.
Yeliz nerde kaldın ya!
"Sen Alevi sahipsiz mi sandın!" Diye bağırarak konuştu. Ardından da suratıma sertçe inen bir tokat.
Başım yana düşerken, dişlerimi sıkıp tekrar başımı ona çevirdim.
"Sahipsiz değil de, çok Orosbu biliyor musun?" Tükürürcesine ettiğim laftan sonra , deminkinden daha sert ve güçlü bir tokat daha yemiştim.
"Doğru konuş Orosbu çocuğu!". Kız ellerini saçlarıma geçirip aşağıya doğru çektiğinde, çığlık attım. Gözlerim yaşarmıştı. Ayağımla tekme atmayı denediğimde aldığım tek sonuç bileklerime biraz daha geçirilen tırnaklardı.
"Bırak!" Bağırdım. Sanırım farkında olmadan gözlerim de akıyordu. Bilirsiniz. Ruhsal değil. Fiziksel bir acı duyduğunuzda eğer acı devam ediyorsa ağladığınızı fark etmezsiniz.
"Yatırın şunu!"
Kızlar dizlerimin arkasına tekme atarak beni yere yığdıklarında, bacaklarımı hareket ettirip kalkmaya çalıştım ama başardığım tek şey yerde sürünmekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...