Aradan 17 gün geçmişti.
Neden hala aynıydım?
"Nereye gitmek istersin?"
"Doktora gidelim." Diye fısıldadım ıslanan yanaklarımı ellerimle kurularken. "Birşeyler sormam lazım."
Gözyaşlarımdan ıslanan elimi alıp önce dudaklarına, sonra da dizine koydu okşayarak. "Tamam güzelim."
Yol boyunca konuşmamıştık başka birşey. Geldiğimizde Kaan sekretere kısaca durumu açıklarken başka bir sekreter beni doktorun odasına almıştı.
"Aryacığım, Nasılsın?" Son haftalarda daha da yakın olduğumuz doktor yine gülümseyerek beni deşarj etmeye çalışmıştı. Açıkçası başarısız olduğunu söyleyemeyeceğim.
"İyi değilim. "
Hızlı bir giriş olmuştu, kabul.
"Neden hala iyileşmiyorum?"
"İyileşmediğini nerden biliyorsun?" Gözündeki gözlüğü ittirerek sıkılaştırdı.
"Krizlerim arttı. Hemde daha şiddetli oluyor. ...Dün kendimi öldürmeye çalıştım biliyor musunuz? Kaan yetişmeseydi şimdi burda olamayacaktım."
"Anlıyorum, senin için kötü bir anı olsa gerek."
Başımı olumlu anlamda salladım. "Ama bu iyiye gittiğimize işaret. Krizlerin arttı, çünkü uzun süredir vücuduna madde girmiyor. Şimdi şu kan testlerini bir daha yapalım. Bakalım kanın temizlenmişmi."
Onu onaylarken koluma batırılacak iğnelerin acısını şimdiden hissetmiştim. Öyle de olmuştu. Acımıştı!
Testlerin çıkmasını beklerken Kaan'ın bana zorla aldığı tostu yiyordum. İlk aldığı tostu yanlışlıkla acılı soslu aldığı için baya bir trip atıp beni küçük gördüğünü ve dalga geçtiğini öne sürmüştüm. Acı yiyemiyorum diye dalga geçtiğini düşünmüştüm ama sonra söylene söylene -biraz da küfür etmişti- tostu değiştirmeye gidince trip halinden çıkmıştım çabucak.
"Ne oldu? Hani yemeyecektin?"
Evet başta biraz zorla yedirmişti ama tadı güzelmiş."Sanane?"
"Bana trip atıp durma kadın. Elimin tersindesin." Onu takmadığımı fark edince koluyla koluma dokundu. Yana doğru sendelediğim için ne yapıyon sen bakışlarımdan birini gönderdim gıcık sevgilime. Sahi biz sevgili değil miydik? Neden beni elde tutmak için gözümün içine bakmıyordu? Kolay lokmayım tabi. Ne dese inanıyorum.
"Cevap mı istiyorsun?"
"Eh." Gülüyordu. Ben burda bu kadar stresliyken. Pislik.
"Cevap." Diye kendi kendime mırıldanırken elimdeki tostu sertçe karnına geçirdim. Laf etmeseydi hepsini yiyecek, hatta belli bir tane daha aldıracaktım. Hep kendi kaşınıyordu hep!
"Nimet lan nimet. Günah."
"Sen daha iyi bilirsin günahı! Pis şarlatan."
Ben homurdanarak önüme dönerken, o da aynı şeyi yapmıştı. Bir an gülecek gibi oldum çünkü dönüş hızımız bile aynıydı. Neyseki ona belli etmeden yüz ifadeni somurtkana çevirebilmiştim.
Önüme dönünce karşımızdaki testlerini alıp açan kız, ve önünde heyecanla bekleyen çocuğu görmüştüm. Ne zamandır ordalardı bilmiyordum. O kadar dalmıştım ki şu acılı tost muhabbetine.
"Hadi aşkım ya." Çocuk, kız heyecandan açamadığı için homurdansada ikisininde heyecanı belli oluyordu. Ne testiydi ki bu?
Sarı uzun saçları beline kadar inen kız önüne gelen saçı ittirip zarfın içinden kağıdı çekti ve zarfı yanındaki çöp kutusuna attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Ficção AdolescenteŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...