"Evlen benimle."
Etraftan 'Oo' sesleri yükselmeye başlamıştı. Kimileri alkışlıyor, kimileri videoya çekiyordu.
Gözlerim, kollarım, bedenim, nefesim herşey bir anda durdu. N-Ne yani? İkimiz... Hayır, kendine gel.
Yüzüne sağlam bir tokat geçirip bağırmaya başladım, "Hayvan Herif! Salak mı sandın beni! Çocuk muyum ben!"
Tokatım karşısında gözlerini kapayıp kendine hakim olmaya çalışırken bir anda kendimi havada, omzundan sarkarken buldum.
"Bırak beni! Evlenmem ben seninle! yüzünü görmek istemiyorum!"
"Aferin aslanım! Hah böyle. Kadın milletini dinlemeyeceksin."
"Osman! Karışmasana sen!"
Sesler nereden geliyordu bilmiyordum. Tepinip inmeye çalışıyordum da. Zaten ters durmam da durumu kolaylaştırmıyordu hiç.
"Evleneceksin."
"Evlenmeyeceğim! Ölsem evlenmem!"
"Büyük konuşma. Zaten evleneceksin."
"Seni öldürmek istiyorum! Anlamıyor musun sen ya? Nefret ediyorum senden! Nefret!"
"Ne güzel işte." diye mırıldandı. Çoktan çıkışa gelmiştik. Beni arabaya bindirmeye çalışırken hala içeriden alkış sesleri geliyordu. Bravo. Çok iyi reklam olduk tebrikler.
"Binmeyeceğim! Ben bir daha o eve adımımı atmam! Kovdun sen beni! "
"Zorluk çıkarma güzelim. Hadi." Sesi şimdide soğuktu işte. Bir anı bir anını tutmuyordu. Evlenilir miydi bununla?
"Salak! İstemiyorum seni!"
"Sana şans tanımadım."
"Hiçbirşey olmamış gibi davranmayı kes! Gelip beni böyle götüremezsin! Ben senin hiçbirşeyin değilim!"
"Kes sesini bin şu arabaya."
"Binmeyeceğim!"
"Sadece konuşucaz tamam mı? Bin şimdi şu arabaya. Beni dinlemek zorundasın."
"Zorunda falan değilim! Sen beni dinledin mi? Sırf bir öpücük yüzünden kovdun beni ya! Hemde olmayan bir şey için!"
"Biliyorum. Üzgünüm. Tamam? Hadi bin arabaya."
"Benim seninle konuşacak birşeyim yok."
"Dinleyeceksin sadece? Lütfen?" diyip yüzümü ellerinin arasına aldı ve dudağıma minik bir öpücük bırakıp çekildi.
"Sakın birdaha bana dokunma!"
Derin bir nefes aldı. Sonra çenesiyle arabayı gösterince oflayarak arabaya bindim.Bu bir kabulleniş değildi kesinlikle. Öyle kolay lokma olmak istemiyordum. Beni çok kırmıştı ve tamir etmesi de hemen öyle olmayacaktı. Arabada ben onunla konuşmadım. O da arada bir bana bakıyor sonra birşey demeden yine önüne dönüyordu. Nihayet bir çıkmaza girmiştik. Baştan beri girmememiz gereken bir çukur. Şimdi içide debelenip duruyorduk ne yazıkki.
Bir kafeye geldiğimizde onu beklemeden arabadan indim ve kapıya doğru yürümeye başladım. İçerisi portakal çiçekleriyle döşenmişti ve şuan ki durumumuza hiç uymayan bir şekilde huzuluydu. Cam kenarında bir masaya gidip oturdum. Yanımda param da yoktu. Bilet de yanmıştı nasıl para bulacaktım kı şimdi? Kaan dan istesem verir miydi? O salak bana bilet için beş kuruş bile vermez. Suratsız.
Karşıma oturduktan sonra rahat bir şekilde yayılıp ellerini masanın üzerinde birleştirdi. Parmaklarıyla oynuyordu. Kaşlarını çatmış ellerıne bakıyordu. Tamamda konuşmanı bekliyorum yani. Ona 'hadi artık' der gibi baktığımda derin bir nefes alarak arkasına yaslandı.
"Üzgünüm. Sinirlendim sadece."
"Sadece sinirlendin mi? Şaka mı yapıyorsun? Evden attın beni!"
"Bak bu farklı bir durum."
"Nesi farklı Kaan? Doğru düzgün anlatmıyorsun bile. Bende bir kere konuşuruz sanmıştım." Deyip ayağa kalktığımda bileğimden sertçe tutup beni yerime oturttu. "Bırak kolumu!" Sesim, sessiz bir şkilde bağırıyordu resmen.
Sinirle ve daha isimlerini bilemediğim birçok duyguyla gözlerime kilitlenen gözleri birşeyler anlatmak ister gibi bakıyordu.
Sinirli, ve kendini tutmak istiyormuş gibi dişlerinin arasından sertçe konuştu."Delirdim. Kudurdum. O kadar yakınına yaklaşması bile beni tetiğe geçirdi. Anladın mı? Paylaşmayacağım."
Farklı birşeyler anlamak istiyordum ama karşımdakinin Kaan olduğunu da unutmamak lazımdı. "Ben mal değilim!" diye tısladığımda, "Bundan bunu mu anlıyorsun?" diye sanki salakmışım gibi konuştu.
"Senin gibi düşünüyorum." diyip kapak yaptım. Yani yapabildiysem tabi. Doğru düzgün konuşamıyordum bile.
"Safsın.""Hakaret edip durma! Durumu kurtarmıyorsun!"
"Sadece bir yanlış anlaşılma. Neden bunu bu kadar büyütüyorsun? Tek cümlemle herşeyi silebilecekken üstelik."
"Keşke o kadar basit olsa."
"Basit. Tek cümle."
"Söyle o zaman! Gerizekalı söyle de bitsin artık!"
"Söylersem bitmeyeck. Baştan başlayacak. Buna hazır mısın?"
"Silebileceksen hazırım." deyip çenemi dikleştirdim.
"Tamam..." diye mırıldandı ve arkasına rahatça yaslanıp ellerini masada birleştirdi. Kafası masaya eğikken gözleri bendeydi. Hazırlanıyor gibiydi ama ne diyecekti ki? Uzun bir süre böyle kalınca bende daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladım.
"Yalancı! Bulamıyorsun değil mi? Öyle bir cümle yok çünkü. bu dünyada öyle bir şey yok! Salak gibi birde oturmuş konuşmanı-"
Gözlerini ben konuşurken bir ara kapattı. Sonra benim Cümlemin kesilmesinin nedeni ise söylediği o cümle oldu. Bana bu dünya da, herşeyi silebilecek bir cümle olduğunu kanıtladı.
"Seni seviyorum.".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...