40.Bölüm

95.2K 2.2K 357
                                    

Elimdeki tabağı bulaşık makinesine attıktan sonra ellerimi yıkadım. Sabah erken kalkınca bastıran şu uykudan nefret ediyorum bu arada.

Oturma odasına ilerledim. Kaanı televizyon izlerken bulmayı bekliyordum ama, başının geriye doğru düşmüş olduğunu gördüğümde uyuduğunu anladım.

Tek kolu karnının üzerinde dururken, diğeri yana düşmüştü. Üzerindeki battaniye ise zaten görevini yapmıyordu artık.

Yüz hatlarını inceledim. Bana hayatımın en kötü anlarını yaşatan bu adama baktım. Bana hayatımın en iyi anlarını yaşatan bu adama baktım. Bana hayatımın karmaşasını yaşatan bu adama baktım. Kısa zaman içinde bağlamıştım ona kendimi. Kollarında ağlarken aslında bağlanıyormuşum ona.

Bizimkisi normal bir sevgililik değildi. Daha fazlasıydı. Sevgililer ayrıldıklarında üzülürlerdi. Depresyona girer çikolata yerlerdi. Fakat ben? Bunların basit geleceğini düşünüyordum. Ben hayatımı yaşayamaz hale gelirdim..

Önüne yaklaştım. Ellerimi, kirli sakallarının üzerine koyduktan sonra, yüzünü okşayarak ona eğildim, ve dudağının kenarına dudaklarımı bastırdım.

Başını yastığa doğru yan çektim, ve kolunu alıp karnının üzerine koydum. Yere kıvrılıp atılmış olan battaniyeyi üzerine örttükten sonra, son bir kez daha baktım. Evet, şimdi rahat olmalıydı.

Yerdeki televizyon kumandasının elime aldım, ve Kaan'ın dizlerine , koltuğun uç kısmına oturup kanalı değiştirdim. Bir süre sonra zaten Arkadaşım Hoşgeldine kapılıp gitmiştim.

---

Ben Kaan uyanmaması için sessiz sessiz gülerken, Belime sarılan bir kol sayesinde uyandığını anladım.

"Benim yüzümden mi uyandın?" diye sorduğumda kafasını olumlu anlamda salladı. Ah, bende kibarlık bekliyorum.

Belime sardığı koluyla beni üzerine çektiğinde, üzerine yan bir şekilde uzandım, ve başımı göğsüne koydum, ve televizyon izlemeye devam ettim.

Bir süre, Kaanında izlediğini düşünmüştüm ama o elini kalçamda gezdirmeye başlayınca derin bir nefes almak zorunda kaldım. Kafamı ona çevirdiğimde, dudaklarını yanağıma bastırdı sıkıca.

İyiydik. Yani kavga etmemiştik bir aylık süreç içinde. Tamam belki biraz etmiş olabiliriz ama bu genelde Kaan yüzünden oluyordu. Pekala, perdeler açıkken soyunduğum için suçlu olan bendim ama bilerek yaptığım bir şey değildi. Unutkanlık işte.

Onun dışında, Bir buçuk ay boyunca Kaanın ani hareketler yapmaması, dinlenmesi için etrafında dönüp durmuştum, fakat o, her zamanki gibi oralı olmamış, istediğini istediği an yerine getirmişti.

Ve bir de şey vardı, hastaneden çıktıktan sonra bir daha o konuyu açmamıştık. Kaanın beni kandırması konusu. İçinde yaşadığım yalanlar konusunu. Ceren konuşmayı bir kez başlatacak gibi olduysa da, Kaan açık bir şekilde konuşmak istemediğini dile getirmişti. Geçmişin geçmişte kaldığını savunan taraftaydı. Elbette ki bende öyle düşünüyordum ancak, içimde bir yumru vardı, ve bu yumru bir türlü gitmek bilmiyordu. Ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Bildiğim tek şey, nasıl devam edeceğimizle ilgili Kaanla konuşmamız gerektiğiydi. Yeni bir hayat sözü vermişti. Fakat yeni bir hayattansa, ben gerçekleri öğrenmeden önceki hayatı yaşıyorduk.

Evimizdeydik. Yemek yapıyor, beraber yiyorduk. Televizyon izliyorduk. Derslere gidiyorduk ve iki sevgili havası veriyorduk çevreye istemeden de olsa. Bunlar o kadar normal şeylerdiki, bu normal şeyleri benim yaşadığıma inanamıyordum.

Ve şimdi. Yaşadıklarımız hala normaldi. Dudaklarını yanağımdan çektiğinde, başını elleriminin arasında tuttum, ve dudağını öptüm. Elleri, tişörtümün içinden belime girmiş gezinirken, battaniyeyi üzerimize örtmüş, doğrularak sırtını yaslamıştı.

SERSERİ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin