"Kaan? Süpürge nerde?"
"Süpürge mi?"
"Evet, ne toz bezini bulabildim ne süpürgeyi. Hangi dolapta?"
Televizyonda tekrarını izlediği maçı durdurdu ve ensesini kaşıyarak bana döndü. "Temizlik mi yapacaksın?"
"Evet, neredeler?"
"Almadım ki."
Gözlerimi kısıp ellerimi belime yerleştirdim. "Ne demek almadım?"
"Aklıma gelmedi hiç." Diyerek saf bir açıklamada bulununca gözlerimi devirdim ve koltuğa doğru ilerledim.
"En kısa zamanda almamız gerekiyor."
"Yarın alırız, okuldan sonra."
Durdurduğu maçı izlemeye devam etti. Yanına oturmuş kollarımı göğsümde bağlamıştım ve bir televizyona, birde Kaan'a bakıyordum.
Sorun şu ki, televizyonu ele geçirmişti ve canım sıkılıyordu. Televizyon izlemek istiyordum. Ya da bir yerlere gidelim. En azından eğlenceli birşeyler yapsak da olurdu!
Bu kadar sıkılabileceğim kimin aklına gelirdi ki? Kaanın benimle uğraşmadığı her saniye sıkılıyordum.
Minik bir çocukmuşumda, sanki Kaan benim bakıcımmış gibi. İzlediği şu televizyonu bile kıskanır olmuştum. Gözlerimizin içine bakmak varken bu televizyon niye?
Aramızda, o öpüşmeden sonra başka bir yakınlaşma geçmemişti küvette. Yani, ben Kaan'ı boğmaya çalıştım, o ise beni rahatlıkla boğabilmişti o kadar. Sonra ben sinirlenip çıkmıştım, Kaan ise en son arkamdan gülüyordu.
Sonraki gün ise okula gidip gelmiştik. Hatta Kaan haber vermeden evden çıktığı için, bende öğleden sonra Yelizle, Kaan'a haber vermeden dolaşmaya çıkmıştım. Güzel bir yemek yedikten sonra sahilde dolaşıp mısır yemiştik. Yani hayvan gibi hemde.
Eve geldiğimde Kaanla kısa bir çatışma yaşamış olsak da aramız düzelmişti. Yani ben ona yemek yaptığım için düzelmişti.
Bu gün ise, geçirdiğimiz günlerin en sıkıcı olanıydı!
Belki maçı izlemekten vazgeçer diye, bir umut başımı, dizlerine koydum.
Gözlerini kısa bir an bana çevirdikten sonra tekrar maça odaklandı.
Spiker sesli bir şekilde bağırmaya başladığında gözlerini kısıp yüzünü buruşturuyordu. Gol atamadıklarında da öyle.
Elimi sertçe göğsüne vurdum. Yine bana saniyelik ir bakış attıktan sonra maça döndü. Oflayarak başımı dizlerine vurdum.
"Ne var Arya?"
"Benimle ilgilenmiyorsun." dedim kollarımı göğsümde bağlayıp. Hala maçı izliyor, konuşsa bile oraya bakıyordu.
"Ne istiyorsun?"
"Canım sıkıldı. Sende sabahtan beri televizyon izliyorsun."
Beni dinlemeyip hala izlemeye devam ettiğini görünce göğsüne bir kez daha vurdum.
"Git dışarıda oyna biraz." deyince kaşlarımı çattım ve kucağında yan döndüm. Başımı göğsüne yaslayıp kollarımı büküp aramıza koydum.
Benden sıkıldığı için mi böyle davranıyordu, ilgilenmiyordu benimle? Sonuçta diğer evde Ceren ve Arda da vardı. Sıkılmış olsak bile onlarla takılırdık. Ama böyle sadece ikimiz varken sürekli televizyon izliyorsa, bu neye işaretti? Sıkıldığına değil mi işte?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Ficção AdolescenteŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...