2. Bölüm

227K 5K 2.3K
                                    

Not; bu sonradan eklenmiş bir açıklamadır*

Arkadaşlar Hikayenin daha birinci bölümünden Yabancıya çok benzediğini söyleyenler oluyordu. Bende gırgır olsun diye bölümde bir yerde Kaan yerine Ediz yazmıştım. Ama bu espri anlaşılmadığı için hala gelip te 'Kopyala yapıştır mı yapıyorsun?' Diyenler oluyor. ?? Açıkçası Yabancı sayesinde kitap yazmaya başladım, ve o kitabada yazarınada tapıyorum. Yabancı hepimizin bir başlangıcı. Yani her kitapta ondan birşeyler bulabilmeniz normal. Ama bunu yazarları kırarak yapamazsınız. Kurgunun ne kadar farklı bir boyutta ilerlediğini bir bölüm sonra anlıyorsunuz ama yinede kırıyorsunuz. Şuan nasıl bir sinir patlaması ve güven eksikliği yaşadığımı size anlatamam. Yinede sağolun.




Beni kaçıran adama sarılıp uyuyorum. Babamın bir katil olduğuna inanıyorum. Oysa iki gün önce düşündüğüm tek şey sınavlarımdı.

Şimdi ise kollarımda melek gibi uyuyan bir şeytana yardım ediyordum. Annemin hep bir sözü vardı. "Düz bir yolda yürümek istiyorsan , birbirine yakın tercihler yapmalısın.Tercihlerin birbirine ne kadar yakın olursa, yolun o kadar düz olur. O kadar kolay yürürsün" Annemin bu sözleri beni güvenli sahillere hapsederdi. Guvende olduğumu bilir, öyle uyurdum.

Güven bulunması zor, ama bir yandanda bulunca kolay kolay bırakılamayan bir duyguydu. Annemden sonra ilk defa böyle hissediyordum. Sanki Kaanın kollarında Annemin şefkatini hissediyordum. Şefkat ama bir yandanda nefret. Vücudundan yayılan nefret , güveni de boğuyordu.

Arada uyanıp birşeyler mırıldanıyordu. Hafif bir uykusu vardı. Kolumu kıpırdatsam, gözlerini aralayıp daha sıkı sarıyordu beni. Sanki kremin kokusunda mayışıyor gibiydi. Her kıpırdandığında burnu boynuma sürtünüyor, benim titrememe neden oluyordu. Teninden sıcak yayılıyordu sanki. Soğuk havadan faydalanarak ona biraz daha sokuldum. Yüz üstü yatmış, yüzünü boynuma gömmüştü. Ellerim istemsiz olarak saçlarına gitti. Parmaklarımı yumuşacık saçlarına daldırdım. Derin bir nefes aldığında uyumadığını anladım. Utanç yanaklarıma baskı yaparken ellerimi yavaşca çekiyordumki, dudaklarını boynuma değdirerek konuştu. "Devam et." . Ellerimi yavaşca saçlarına daldırdım.

"Anneni ne zaman ...kaybettin?"

"Konuşma."

"Uyuyamıyorum ki."

"Herşeyi zehir ediyorsunuz Taştanlar."

"Sana bir şey yapmadım, bırak beni gideyim nolur. Bak seni anlıyorum, intikam istiyorsun. Ama benim bir suçum yok. Seni tanımıyorum bile. Belki polise şikayet edersen ona cezasını verirler. Hem daha ben babamın abini öldürdüğünden emin bile değilim. Baştan söyleyeyim sana inanmamı da bekleme. Bana bir açıklama borçlusun. Hem istesem kaçar seni polise şikayet ederim. Korkmuyor musun?"

"Seni dinlemiyorum Taştan. Kapa gözlerini. Çeneni de."

Uyuda diyebilirdi. Ama işte insanın damarına öküzlük oturmuşsa demekki yapacak bir şey yok. Ayrıca O tam bir öküz demiş miydim? Ah evet bir cümle önce demişim.

Sacma sapan şeylerden bahsetmeden önce kurban psikolojisine geri döndüm, ve gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Saçlarını okşamaya devam ediyordum. Sanki iyileştiriyormuş gibi.

Uykunum zihnimi ele geçirmesine izin verdim, ve herşeyin bir rüya olduğunu, sabah kalktığımda geçeceğini düşleyerek sıcak denizlere yol aldım. Kaanın kollarında.

SERSERİ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin