Tamam. Serseri ye dönmüş olabilirim. Hatta biraz abartmış da olabilirim. Yinede içimdeki intikam hırsı o kadar büyük ki (Sevgilimin aklını çekmeye çalıştığı ve Kaan bana bağırıken arkasında durup bana sırıttığı için) onu mutlaka öldüreceğim.
Koridorun sağına döndüğüm anda, sert bir gövdeye çarpıp geriye doğru sendelemem bir oldu. Neyse ki kime çarptıysam, kolumdan tutup düşmemi engellemişti.
Çevreden birkaç göz bana döndü, fakat kendimi toparladığımda ilgi, odağını kaybetti.
"Dikkat etsene biraz. Niye önüne bakmadan yürüyorsun?"
"Asıl sen dikkat et." diye tısladım, gözlerimi yüzüne çıkarıp. Vay canına. Çocuğun gideri vardı gerçekten.
Siyah saçları, bronz teni, ve tişörtünden belli olan kasları vardı. Pek egosit bir şeye banziyordu ama.
Kollarını göğsünde birleştirdiğinde, ben de kısa uçuş uçuş siyah tül elbisemi düzeltiyordum.Ayağımda da siyah topuklular vardı.
Saçlarımı dağınık bir balıksırtı örmüştüm.
"Güzelim yanlız, sakarlık yapan sensin."
"Bir saniye ya. Güzelim neden diyorsun sen bana?"
"Güzelsin." dedi omuz silkerek. Dünya umurunda değil gibi davranıyordu.
"Teşekkür ederim." dedim kekeleyerek. Bir anda söyleyince şaşırmıştım. Ne teşekkürü ya? Elin adamı bana güzelsin diyor, bende teşekkür mü ediyorum?
Sahte bir öksürmeyle konuyu dağıttım, ve yakınlıktan rahatsız olarak bir adım geri çekildim.
"Özür dile diyeceğim ama sen onu da yapmazsın şimdi." diye homurdandım. "O yüzden hiç uğraşmayacağım. İyi günler sana."
Yanından geçtim, ve hedefime doğru yürümeye başladım. Bu okulun koridorları git gide büyüyor bence.
Sonunda kantinin olduğu kata geldiğimde, elinde bir köfte ekmekle beni bekleyen Kıvanç ve Ceren görüş alanıma girdi. Şu çocuğa çarptığım için vakit kaybetmiştim.
Yanlarına gittiğinde, Cerenle sarıldık, Kıvanç'ında yanaklarından öptüm. Boş sandalyeye oturdum sonra. Bu gün fazla yoğun olacağım için her fırsatta oturabildiğim her yere oturuyordum. Şimdi fark ettim ki, çok saçma.
"Getirdin mi?" dedim sırıtarak. Yaptığım hiç hoş birşey değildi. Alev beni polise verdi müebbet yerdim sanırım.
Kıvanç cebindeki anahtarı çıkarıp bana uzattı. "Başını belaya sokma da."
" Bir şey olmaz." dedim anahatara sırıtarak bakarken. "Yani sanırım."
"Arya şizofren olduğunun farkındasın değil mi?" diye sordu Ceren.
Kaşlarımı çattım. "Sensin şizofren."
Dilini çıkarıp gözlerini devirdi. Allahım bu kızın mimikleri ne tatlı ya!
"Konuyu biliyorsun. Hassas yerimden vurdu sürtük."
"Tamam da yani, bu kadarda sence fazla değil mi?"
"Az bile. Madem sürtük... Biraz daha olmasından zarar gelmez."
Ceren içini çekip başını masaya dayadı. "Çok uykum var yalnız."
"Bende açım." elindeki ekmeğe saldıran Kıvança bakıp yüzümü buruşturdum. Toplum içindeyiz. Biraz kibar yesen öleceksin sanki .
"Neyse, hadi kaçtık biz. " Ayağa kalkıp Kıvançın kolundan tutup onu da kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...