KAAN...
Hayatınızın her yerinde garip davranan, saçma düşünen birtakım gereksiz insanlar vardır. Aynı ortamlara girmemeye, fazla konuşmamaya gayret eder, bazende siktiri çeker gidersiniz. Kafanız rahat olur.
Ancak bu insanlar sizin maalesef ki en yakın çevreniz olduğunda -örneğin kuzeniniz gibi- hayatınız bir anda saçma sapan bir hal alır. Şuan da da olduğu gibi.
"İç yavrum iç. Yarasın. Ulan bir kız için değer mi be bu kadar çektiğin? Alt tarafı manken gibi melek kalpli , yüzünden nur akan, cennetlik, taş gibi bacakları-"
Lan.
Yakasını kavradığım gibi boynunu sıkarken fark ettim ki yumruk atsam daha etkili olacaktı. Boyun sıkmak da ne ayak?
"Sakın devam edeyim deme. Ağır ödetirim."
Nefessiz kaldığı an kafasını sallamaya başlayınca elimi geri çektim. Lan çocuğun içini bilmesem bu lafı ettiği için onu geberene kadar döver, sonra arka bahçeye gömerdim. Kokmasın diye üzerine gül ekmeyi de unutmazdım. Ağır fantezilerim vardı bu konuda.
Ayrıca bacakları taş gibi falan da deği...tamam öyle ama bu sadece beni ilgilendirir. Üşüyünce kızaran minik burnunun da sadece beni ilgilendirdiği gibi. Yada büzdüğü takdirde istediği herşeyi yaptırabilme gücüne sahip olan dudakları. Utandıkça kızaran yanakları. Ağlayınca koyulaşan gözleri gibi de. Ya da kışın sürekli ısıtmak için karnıma dayadığı ayakları. Biçimli parmakları gibi. Mesela güneşte rengi açılan saçları da sadece beni ilgilendirirdi. Ayrıca 80 taksada idare eden...
Tamam, sakin.
"Selamünaleyküm gençler."
Omzuma eliyle hafifçe vurup selam verdikten sonra Kıvanç'ın yanındaki sandalyeye oturmuştu.
"Aleyküm selam kıvırcık olan."
Arda her zamanki gibi Kıvanç'a yandan bir bakış atmıştı. Bu bakışı kızlara attığı zaman yatağa düşürüyordu ama Kıvanç'a yaptığında karşılıklı yumruklaşıyorlardı. Sanırım hiçbir zaman anlayamayacaktım. Zeytinle peynir gibi bir ilişkileri vardı. Birbirinden tamamen farklı
ama hep bir bütün sayılan."Durum çok mu kötü? Almaya geleceğim demişsin gitmemişsin. Arya inat etmiş sen gitmedikçe gelmeyecekmiş. Seni bekliyor kız. Sabah 35 saat telefonda konuştuk. Yeni küfürler öğrendim."
"İnadını yediğim. En fazla iki gün dayanır."
Evet gece saatlerce içtikten sonra onu almaya gitmiştim çünkü içimden öyle geliyordu. Ama alkol etkisi geçtiğinde sinirim eski halini almıştı. Üstelik birde bana ettiği sözler vardı. Onun ettiği inadın aynısından bendede vardı kısaca.
Kendine dikkat etmeyi öğrenip biraz canını ve benim akıl sağlığımı koruması gerektiğini anlayana kadar da pes etmeyecektim. Ve tabiki ettiği laflar için benden özür dileyecekti. Öyle söylemek istemediğini söyleyecekti. Tamam benim söylediklerim de yenilir yutulur cinsten değildi ama ben sadece onun için endişelendiğimden o lafları etmiştim. Gerçekten öyle düşündüğüm için değil. Ama Arya'nın söylediği sözlerdeki tek amacı benim canımı yakmaktı. Yakmıştı da.
"Abicim bence bu sefer inat etme çünkü kız çok ciddi. Sahi, evleneceğin kıza bencil pislik anne bile olamayacak kadar sürtük kişilikli bir şeye benzemeyen yaratık derken ne düşünüyordun?"
"Yok annesinin pipisi." Diye karşı koyan Kıvanç'a susması için sert bir bakış yolladım.
"Öyle bir şey demedim." Dedim kaşlarım çatılırken. Kadın milleti asırlarca hiç değişmeyecekti değil mi? Dedikodu yapabilmek için lafı oralardan buralara getirmek fazla kadıncaydı. Fazla tehlikeliydi. Fazla kaçılasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...