"Arabanın tekerleğini patlattı amca. Beş on dakka geç geldik mekana ama geldik."
"Tamam sen merak etme. O da yanımda."
"Tamam."
Efe'nin sesi miydi yoksa ben mi yanlış duyuyordum? Yaşadığım şeyleri hatırladığımda gözlerimi ani bir şekilde açıp oturduğum sandalyeden kalkmaya çalıştım. Ama yapamadım, çünkü bağlıydım. Ellerimden ve ayaklarımdan.
"Sakin ol Arya."
Efeye dönüp öldürücü bakışlarımı attım. "Ne demek sakin ol! Siz ne hakla beni kaçırırsınız!?"
Gözlerim koltukta bitkin bir şekilde oturan Rüya'yı bulunca laflarımı yuttum. Biz ne hakla onu kaçırmıştık ki?
Nasıl bir aşktı da bu beni böyle kör ediyordu?
Nasıl bir insan olmuştum ben?
"Arya." dedi Rüya sakince. Ayağa kalkıp önümde durdu. "Bak beni bağladığınız gibi bağlısın."
"Bileklerinin acısını hissedersin birazdan. Hatta ben kopacağını bile düşünmüştüm."
Sonra kafasını iki yana sallayarak "İntikam istemiyorum." dedi.
Kendimi onun yerine koydum. İntikam istemiyorsa ben neden burdaydım? Neden beni kaçırdılar?
"Ama zorundayım. Babam için." dedi başını öne eğerek. Babası için? Neden?
"Efe, biraz yanlız kalabilir miyiz?"
Efe kafasını salladıktan sonra daha önce fark etmediğim silahı alıp beline koyduktan sonra kapıyı açtı. Kapıyı açınca gördüğüm manzaranın hiç hayra alamet olmadığını fark ettim. Üç adam kapıyı bekliyordu. Eğer kapıda bile üç adam varsa, kimbilir dışarıda kaç tane vardı?
"Babam için yapmak zorundayım tamam mı? Daha fazlasını söylemeyeceğim. Belki sonra." Derin bir nefes aldı. "Biraz sonra yaşayacağın şey için özür dilerim."
Rüya odadan çıkarken korku yine tüm bedenimi sarmıştı. Kaan olsa belki bu kadar korkmazdım.
Birazdan içeriye elinde bir kamerayla iri yarı bir adam girdi.
"Selam Arya." Elindeki kamerayı açıp Öndeki masaya koydu. Kamera doğrudan bana bakıyordu.
"Ben Yağız. Doktorum."
Doktor dediğinde biraz daha rahatladım. Beni biraz süzdükten sonra çantasını açıp bir bıçak çıkardı. İnce bir bıçaktı. Bıçağı elinde sallayarak kameraya gitti.
Kamerayı çalıştırdıktan sonra "Kaan'a sòylemek istediğin bir şey varsa çekinme, sòyle."
Gözlerimi kısa bir süreliğine kameraya çevirdikten sonra tekrar ona döndüm.
"Çok güzel bir derin var." Dediğinde titrek bir nefes aldım. Tecavüzden mi bahsediyordu? Hemde Kaan izlerken.Eğer öyle birşey yaparsa düşünmeden öldürürdüm kendimi. Çünkü bu hayatta birazda olsa sevinebildiğim tek şey Kaan'a kendimi saf olarak bırakabilmiş olmamdı.
"Ama ben kanının rengini merak ediyordum."
Yanıma geldikten sonra Kameranın önünü kapatmadan arkama geçti. Omzumu tuttuktan sonra "Rüya'nın dilini kesmişsin Kaan." Dedi. Dilimi kesecekti? Fiziksel acıya katlanabilirdim. Fazla gelirse bayılırdım zaten.
Ben ne yapacağını beklerken omzumda hissettiğim ani sızıyla çığlık attım.
Yağız bıçagı aniden çekti. "Canın mı acıdı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...