Uyandığımda, ne yazık ki gözlerime süzülen bir güneş yoktu. Aksine üstüm açıldığı için tir tir titriyordum. İliklerime kadar donmuştum. Yana döndüğümde Kaan'ın sıkıca yorgana sarılmış olduğunu gördüm. Hah! Ben burda donayım, o da benim üzerimden örtüyü çeksin. Nerede kaldı bu centilmenlik? Geri kafalı gibi konuşuyordum bazen.
Benim donduğumu görmesi için, hatta birazda pişmanlık duyması için, Kimi kandırıyorum ben üzerimi örtüp örtmeyeceğini merak ediyordum. Bu yüzden üzerimi örtmeden öylece kaldım. iç çamaşırlarımla olmam durumu daha da beter ediyordu.
Bir kaç dakikacık kadar bekledikten sonra gözlerimi kapadım ve kendimi soğuk bir uykuya bıraktım. Soğuk. Cidden soğuktu. Sanırım şömineyi yakmamıştı. Ta bi ya yakmadı ki!
Sanırım şu an ölü gibi bembeyazdım.
--
Koluma değen iri el, gözlerimi tekrar açmama neden oldu.
"Hastalanmak mı istiyorsun?". Diye soru ve beni yatağın ortasına çektikten sonra üzerimi örttü. Kendisi yatakta değildi. Üzerini bile giyinmişti.
"Ev çok soğuk." diyerek kekeliye kekeliye konuştum.
"Çünkü siktiğimin şöminesi su aldığı için yanmıyor."
Doğruya, Bacanın kapağı açıktı, ve gece yağmurlu bir hava vardı.
"Buradan gidecek miyiz?" diye sorarken iyice yorganın altına sinmiştim.
"Gidemeyiz. Şehirde bizi arıyorlar." diyip sırıtmaya başladı.
"Kim aratıyor? bunun neresi komik?"
"Mehmet Kara."
"O senin ortağın değil mi? Neden seni aratsın?"
"Çünkü beş saat içinde o sikik dosyaları imzalamazsam şirketi ihaleden çekilecek. Aman ne kötü."
Yatakta doğruldum. "Neden insanların hayatlarıyla oynuyorsun? O hisseler onun hakkı değil mi?"
"Hayır değil. Hisseler o Ege itinin, ve açıkcası o da amcasına kaptırmak istemiyor. İşine geliyor."
"Neden Ege ye yardın ediyorsun ki? En son onu dövmüştün." Tek kaşımı kaldırdım.
Yüzünü bir ciddiyet kapladı. Sormamam gereken bir şey sormuştum anlaşılan. İlk defa bakışlarını kaçırıyordu. Yataktan kalktım, ve karşısına dikildim.
"Bir şey var. Söyle. Hadii."
Gözleri bir anda bir parıltıyla yandı sonra kollariyla bağdaş kurdu, ve bir elini çenesine götürdü. Ona 'ne ' der gibi baktım.
"Karşımdasın.". dedi, Vay ne garip!
"Arkana mı geçeyim?" diye dalga geçtim. O ise cümlesini tamamladı.
"Ve bana göre fazla giyinik, sana göre fazla çıplaksın." deyip göz kırptı. İç çamasirlarıma lanet ederek yatağa atladım, ve yorganı başıma çektim. Sadece kafamı dışarıya çıkardığımda gözlerim iri iri açıldı, çünkü gördüğüm şey pek de normal değildi.
"O da ne?" diyip, üzerimdekilere aldırmadan yanına gittim, ve kaslarının üzerindeki öpücük şeklinde pembe ruj izini elimle sildim.
Elime bulaşan ruju kokladığımda tek bir seçenek olduğunu biliyordum.
"Lütfen bana Ecemle ... Birşey yaptığını söyleme!". Ruj kesinlikle çatlak arkadaşım Ecem indi, Çünkü bu markayı annesi onun için üretiyordu, ve bu ton ona özeldi. Kokusu rengini aldığı çilekti tabiki. Ve ne yalan söyleyeyim, meyveli ürünleri benden özeniyordu. Ama ben çilek sevmezdim. Vişneli kullanırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...