"Dur." dedim heyecanla. "Üstüm düzgün mü?"
Kaan nefesini vererek ahşapdan yapılma köşk benzeri üç katlı evin kapısını çaldı.
Gerçekten çok fazla heyecanlıydım. İlk defa Kaanın ailesinden biriyle tanışacaktım.Ah, Kıvanç hariç.
İçeriden topuklu ayakkabının o tıklama sesi gelirken, nefesim hızlanmış olsa da belli etmedim.Kapı ardına kadar açıldı.
"Kaan! Ah, kusura bakmayın ütüm pek müsait değil. Niye haber vermedini? Ve ..." Kadın bana elini uzattığında içtenlikle elini sıktım. "Arya." diye eklemeyi de unutmadım.
Kısa boylu, kumral, ve zarif bir kadındı. Gözlerinin içi gülüyordu, ve aynı zamanda ses tonu bile mükemmeldi. Fakat adımı duyduğunda, gözleri iri iri açıldı.
"Hoşgeldin canım." dedi biryandan Kaan'a sorgulayarak bakarken. Sonra Kaan'a sordu zaten. "Bu kız, o mu?"
Kaan başıyla hafif onayladığında, bu sefer kadın, şaşkınlıkla birlikte sevindi de. "Dışarıda kaldınız, hadi geçin içeri."
Eliyle geçmemizi işaret ettiğinde, Kaanın önünden içeri geçtim. İçerinin sıcak ve hoş bir dizaynı vardı. Sadece siyah, ya da sadece beyaz değildi dekor. Rengarenkti. Ve bu renkliliğin sebebini de az çok tahmin edebiliyordum.
Yerleri, pofuduk bir halıyla döşenmiş olan salona geçtik. Kadın, ah adını bilmiyorum daha!, tekli koltuğa zarif bir biçimde otururken, biz de Kaanla karşısındaki üçlü koltuğa yerleştik.
"Nasılsın teyze?" dedi Kaan her zamanki gibi gelişigüzel koltuğa yayılırken.
"Asıl seni sormalı. Bir buçuk ay oldu en son konuşalı." Kaan kafasını olumlu anlamda salladı. Teyzesiyle arası iyi görünüyordu.
"Sen nasılsın canım?"
"İyiyim teşekkürler. Siz... Şey çok özür dilerim isminiz neydi?"
Kadın sevecen bir biçimde gülümsedi. "İkbal. Şu resmiyetide bir kaldırsak diyorum artık."
Başımı önüme eğip gülümsedim. Sahi ben neden sormamışım ki ismini Kaan'a? Ah, gerçi Kaanın bizi tanıştırmak adına aniden verdiği kararla geçirdiğim şoku hatırlarsak... Normal biraz.
"Anlattığı kadar güzelmişsin." İkbal Teyzeye kafamı kaldırıp aval aval bakmaya başladım. "Kimin?" Evet, kim anlatıyor ki beni ona? İkbal Teyze elini dizine vurup kahkaha atmaya başladığında, Kaan oturuşunu düzelterek "Teyze." diye uyarıcı bir ses tonuyla konuştu, fakat İkbal Teyze oralı olmadan devam,etti.
"Kim olacak, Kaan tabi.". Güm. Güm. Güm. Güm. Güm. Güm. Kalbimin yüksek sesli atışlarıydı bunlar. Ritimsiz. Bozuk.
Her kız, sevdiği adamın, kendisini bir başkasına hayran hayran anlatmasını hayal eder tabiki. İtiraf etmem gerekirse, ergenlik döneminin başlarında , kim olduğunu bilmeden hayal ettiğim ve çok sevdiğim bir adamın beni anlatışını canlandırırdım kafamda. Ah, tabi Kaanı tanıdıktan sonra o belirgin olmayan hayali adamın yerini kaptı Kaan. Hatta aslında Kaan bile olabilirdi o zamanlarda hayal ettiğim ve aşık olduğum adam. Sığındığım adam.
Fakat Kaanın birine, benim güzelliğimden bahsetmiş olması düşüncesi... Düşünemeyeceğim bir şey. Bu çok güzel bir duygu.
-
"Onu görebilir miyim?" diye sordum hevesle. Merakım aşırı boyuttaydı.
İkbal Halayla, saatler içerisinde muhabbetimiz ve samimiyetimiz artmıştı. İyi niyeti davranışlarından belli oluyordu zaten.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...