Denizde geçirdiğimiz günler sona erdiğinde nihayet evimize gelebilmiştik. Hey! Seviyorum ben burayı!
Neyse, size şu garip olan şeyden bahsedeceğim. Kaan..Bu aralar boraz garipti. Sürekli çıkıyor gidiyorlardı Ardayla. Bana kötü davranmıyordu ama daha da garipti. Sanki farklı birşey vardı.
Bugün yine birkaç tane dergiyle zaman geçirip kahve falan içmiştim. Sonra da zaten Ceren'in saçma sapan anlattığı magazin konularıyla ilgilenmiştim. Yani ilgileniyor gibi gözükmüştüm. Hadi ama! Berbattı!
Dediğim gibi Kaan benimle ilgilenmiyordu ve bu beni mutsuz ediyordu. Ve evin içinde sıkılıyordum da. Lütfen biri beni bu durumdan kurtarabilir mi?
Kapının sesiyle Cerende bende irkildik. Ceren kalkıp kapıyı açarken ben Kaan'ı, dağılmış saçlarını, ve bana kilitlenen gözlerini izliyordum. Gözlerinde gördūğum şeyle olduğum yere çivilendim.
Tiksinti. Hayal kırıklığı.
Yerimden kalkıp endişeli gözlerle ona bakmaya başladım. "Bir şey mi oldu?"
"Oldu." Deyip kafasını olumlu anlamda salladı.
"Ne oldu?"
"Bak bunlar olmuş. Birileri arkamdan işler çeviriyormuş sadece."
"Kim?" diye sorarken ceketinin cebinden buruşmuş bir fotoğraf çıkarıp yüzüme attı. "Ne bu?"
Fotoğrafı elime aldığımda kalp krizinden neredeyse ölecektim.
Berkan beni öpmeye çalışırken çekilmiş bir fotoğraftı ve bende istekliymişim gibi duruyordu. "B-Ben onu öpmedim. Çekildim gerçekten."
"Ah tabi, bu gözlerini kapatmanı da açıklıyor. Hemen sana inanmalıyım değil mi? Boşuna konuşma git topla eşyalarını."
"N-Ne?"
"Duydun. Annenin yanına defolup gideceksin."
"B-Bak gitmemi istiyorsan giderim ama ben onu öpmedim. ... Bana bakma öyle! Bir şey olmadı diyorum sana!". Ben ne dersem diyeyim gördüğüne inanacaktı. Bu kadar basit miydi silip atmak?
"Toplamayacaksannsen bilirsin." Dedikten sonra tehlikeli adımlarla yanıma yaklaşıp kolumdan hiç olmadığı kadar sert bir şekilde tutup kapıya sūrûkledi. "Canımı yakıyorsun bırak!"
"Umrumda mı?"
"Anca bildiğini oku! Sana yapmadım diyorum gerizekalı!"
"Bana bak kızım, Kovdum seni. Git artık."
"Kalmak isteyen mi var beyinsiz! Ne halin varsa gör!" Kapıyı açıp dışarı çıkacağım sırada kapıyı çalmak üzere olan Berkan'ı gördük.
"Adamım da gelmiş. Bir de önümde yapsanıza." Diyerek alayla kollarını göğsünde bağladı Kaan. Ona iğrenerek baktım, ve Berkana döndüm. Ne işi vardı burda?
"Ben... Kapının önünden geçerken sesler geliyordu-"
Elimdeki fotoğrafı ona gösterdim. "Ben gittikten sonra ona gerçekleri anlatır mısın? " diye sordum Kaan'ı umursamadan. Sadece beni böyle hatırlamasını istemiyordum. Ben ihanet etmemiştim. Bunu Kaan'a yapmazdım ben.
"Bu ne ya? Kim çekti bunu?"
"Özelinize mi girmişler?" diyerek alay etmeye devam ederken ben ona bakmıyordum bile. "Gerçekleri söyle olur mu?" Dediğimde kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Novela JuvenilŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...