Sabah Gözlerime dolan güneş, uyanmama neden oldu. Güvenebilen bir insan olarak uyandım. Kaanın dün geceki lafları hala kulaklarımda çınlıyordu.
Yanlız yada kimsesiz değilsin.
Boş olamayacak kadar umutla atan bir kalbin var.
Umursamaz olamayacak kadar insanları önemsiyorsun.
Seni yarın Annenin mezarına götüreceğim.
Gözlerimi sımsıcak bir gülümsemeyle açtım. Bugün mutsuz olmamı gerektirecek bir nedenim yoktu.
'Kendini kendine gülmeyi kes de hazırlan. Akşama kadar kücük bir çocukla uğraşamam."
"Ben 19 yaşındayim. Çocuk sayılmam."
"Evet her neyse. Bende 21 yaşındayım. Yani bana göre küçüksün"
Kesinlikle ön yargılı bir Kaan la karşı karşıyayım. Her neyse. Bugün anneme gidecegim. Beni hiçbir şey mutsuz edemez.
"Hızlı ol.Yemek salonuna gel."
"Tamam" dedim ve o odadan çıkarken, Giydigi siyah kot ve gri tişortün ona ne kadar yakıştığını beynimden silmeye çalıştım. Ayağa fırlayarak Banyoya koştum. 8 dakika süren bir duşun ardından saçımı kuruttum, Ve düzleştirdim. Beyaz bornozu üzerime giydim ve kremimi, parlatıcımı sürdüm. Odaya dönerek çantamın içinden aldığım iç çamaşırlarıma bir göz gezdirdim. En son, asker üniforması desenli, asker yeşili olanları üzerime geçirdim ve Çantayı yatağın üzerine boşalttım. Siyah, dar bir kot alıp altıma geçirdım. Üzerimeyse asker yeşili yine örgü bir kazağı geçirdim. Kollarını parmaklarıma kadar geçirdim ve aynada sacimı düzeltip , Siyah Bileğimde biten topuklu botları giyindim. En son siyah deri ceketi, ve siyah bereyide aldım, ve odadan çıktım.
Artık nerede olduğunu öğrendiğim yemek salonuna hızlı hızlı ilerlerken Yine o kız dikkatimi çekti. Yemek salonundan çıkıyordu. Bana , 'dikkat et yolarım' bakışı atıp saçını savurarak ilerlerken Arkasından dil çıkardım.
Sonra elimi tutan minicik bir el, dikkatimi çekti.
"İnsanlara dil çıkaymak ayıptır."
Çok tatlı, sacları sarı minik bir erkek çocuğuydu. Dizlerimin üzerinde eğilerek yanaklarını sıktım. "Sen nerden biliyorsun bakalım?"
Sonra gözlerimle masaları taradım, ve dünkü yerde oturup bana bakan Kaan , Arda ve Cereni gördüm. Ceren elleriyle 'cok tatlı' işareti yaptı kücuk cocuk için.
"Abim öğretti." Çocuğu kucağıma aldım, ve yanağından öptüm.
"Nerede bakalım abin?" Küçük çocuk Eliyle bir masadaki Esmer ve abartmıyorum , -kaan kadar olmasada- karizmatik ve benim yaşlarımda bir çocuğu gösterdiğinde, Çocuk yüzüne bir gülümseme takarak yanımıza yürüdü.
"Senin adın ne tatlı şey?"
"Efe"
Yanağından bir kes daha öptüm, ve yanımıza gelen abisine elimi uzattım.
"Meraba , ben Arya. Şey bu tatlı oyuncak sana ait sanırım"
Abisi elimi tuttu ve sıktı. "Ege, memnun oldum."
Efeyi Egeye vermek üzere Egeye doğru eğilirken, kafamdaki bere yere düştü.
Ege yere eğilerek bereyi Aldı, ve "izninle" diyerek saçlarımı düzelterek bereyi tekrar kafama taktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Ficção AdolescenteŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...