19. Bölüm

97.7K 2.5K 184
                                    

Ben senin saflığına aşık olacak kadar bencilim, ama sen bunun getirdiği felaketi göremeyecek kadar salaksın.

Sözleri günlerdir beynimin içinde dolaşıp duruyordu. Anlamlıydı, ve açık uçluydu. Tam da Kaan a yakışan bir şekilde.

İki gün önce, o dağdan ayrılıp, Kaan'ın yeni satın aldığı bir çiftlik evine yerleşmiştik. Rüya'da hala bizimleydi. Babası da hala Hisseleri çekmek yerine, bizi kendisi bulmayı düşünüyordu. Sayesinde polisten ve kameralardan kaçıyorduk. Bizi bir polisin, ya da herhangi bir sokak kamerasının görmüş olması, tatilde olduğumuzun tezini doğrulardı ve biterdik. Polislerin odağı olurduk resmen.

Kaan'la o günden sonra bir daha yakın bir şekilde konuşmamıştık. O da buna yanaşmıyordu zaten. En son ki cümlesi "Hastalanmak istemiyorsan o ıslak şeyleri çıkar. Hastalığınla uğraşacak zamanım yok." olmuştu. Aslında beni düşündüğü için sevinmiştim. Yinede Kaan bu. Belli mi olur.

Çiftik evinin en üst katındaki odamdan çıkıp banyoya doğru yürüdüm. Evde sadece iki banyo olduğundan ortak kullanıyorduk.

"Yiyecek birşeyler bulmak için Cerenle dışarı çıkacağız. Market'e gidemeyiz ama evlerden birşey bulabiliriz. Haberin olsun."
Son günlerde keyfi olmayan Ardaya başımı sallayıp banyoya girdim. Kapıyı kapattıktan sonra üzerimdeki giysilere baktım. Cerenle çevreyi dolaşmıştık ve aniden bastıran yağmur yüzünden sırılsıklam olmuştum. Neyseki ev eşyalıydı, ve üzerime biraz büyük olsa da, siyah bir eşofman ve mavi bir kazak bulabilmiştim. En azından deterjan kokuyordu, ve zaten evin sahibide iyi bir kadına benziyordu. Nakit, ve yüklü miktardaki ödeme sayesinde, tapu işlemlerini sonraya bırakarak evi bize teslim etmişti.

Islanan saçlarımı havluyla kuruladıktan sonra yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. .

Son günlerde yiyecek sıkıntısı yaşıyorduk. Köydeki bakkalda bile kamera vardı, ve biz işi garantiye aldığımiz için bakkala gitmiyorduk. Civardaki mandıradan aldığımız birkaç şeyle idare etmiştik.

Banyodan çıkıp Oturma odasına ilerledim. Rahat gözüken kahverengi pofuduk koltuğa oturup televizyonu açtım. Pek birşey yoktu. Sadece birkaç magazin programı ve izlemediğim birkaç yerli dizi. Sonunda pes ederek bir magazin programında durdum.

O bunu yapmış, şu şununla geziye gitmiş, o onu seviyormuşda, basına açıklamıyorlarmış falan da filan. Herzamanki şeyler.

Yanımda bir ağırlık hissetmiştim ama ona dönmemiştim bile. Yanıma oturması, dediklerini affettirmezdi.

Ben magazin programına odaklanmaya çalışırken Bacağımda hissettiğim bir elle tüm odağım bozuldu. Eli bacağımı okşarken içimdeki hareketlenmeye dur demek istedim. İlk defa tepki vermek yerine vermemek istedim.

Arkama yaslanıp onu görmezden geldim. Biraz sonra kumandayı elimden alıp üzerime doğru eğilince tüm sakinliğimi korumakta karar kıldım. Çünkü korumazsam hüngür hüngür ağlardım.

Kafasını yan çevirip dudaklarını boynumla bütünleştirirken elleri omuzlarımdaydı. Bir süre boynumla oyalandıktan sonra ellerini kazağın yakalarına indirdi ve tişörtümü aşağıya çekerek çıplak göğüslerimi serbest bıraktı.

"Yapma." diye fısıldadığımda kafasını göğsümden kaldırıp "Neden?" diye sordu.

"İstemiyorum." diye mırıldandım.

Ellerini saçından geçirdikten sonra "O içine sıçtığımın konuşması yüzünden bunu yapıyorsan tamam devam et, ama sana dokunmamı gerçeklerle engelleyemezsin."

SERSERİ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin