Peki onu hastaneye yatırmamak konusunda kararlı mısınız?"
"Evet." Kendinden emin ve güçlü sesi gözlerimi doldurmuştu. Dinlediğim kapıya biraz daha yaklaşarak ağrıyan başımı kapıya yasladım daha iyi duyabilmek için.
"Ama bu tedavi sürecini yavaşlandıracak."
"Psikolojik dengenin önemli olduğunu söylediniz değil mi? Zaten uzun bir süre boyunca ayrıydık ve daha bir araya geleli ay bile olmuyor. Ayrılık onu mahvediyor. Buna kendi gözlerimle şahit oldum."
"Ama bu süreçte elbetteki sizi ve sevdiklerini ara ara görecek. Hastayı aileden koparmayacağız."
"Uyku problemleri var. Tek başına uyuyamıyor." Kaan'ın sesi bu durumdan bıkmışçasına çıkıyordu ama doktor beni buraya hapsetmek konusunda kararlıydı. Ben ise...
Ne istediğimi bile bilmiyordum. Tatilden o gece terasta bayıldığımda dönmüştük ve iki gündür hastaneyle ev arasında mekik dokuyorduk. Sürekli uykulu, bazen sinirli bazen çok neşeli, bazen de bezmiş halimi göz önüne alırsak belkide burada kalmalıydım.
Kaan anlatamamıştı, hemşireden dinlemiştim olanları. Daha sonra ise Kaan'a hesap sormaya kalkmıştım. Ona hayatımı mahvettiğine dair birçok şey sıraladığımı hatırlıyordum ama silik silik. Sonrasında bayılmış mıydım onu da bilmiyordum. O kızı ellerimle öldürmek istemem, bildiğim tek doğru şeydi.
"Pekala, sanırım bu konuda anlaşamayacağız."
"Evet."
"O halde ben sizi bilgilendireyim...hah, kan tahlillerimize göre bedendeki uyuşturucunun atılması için ortalama 20 günlük bir süreç sizi bekliyor. Bu süreçte madde hala kanda oldukça yoksunluk krizlerimiz olabilir. Bu krizler zamanla artabilir ya da azalabilir. Bunu hastamız ve yaşayış biçimi belirler. Kalabalık ve sıcak ortamlar -aile ya da yakın arkadaşlar- gibi koşullar sağlanırsa arkasında bir destek hissedecektir. Sizden ve yakınlarından madde isteyebilir, hatta sokağa çıkıp önüne gelene sorana bile rastladık. Saldıranlar oluyor, ağlayanlar oluyor, gülenler oluyor, bazı hastalarda sarhoşluk hissi verirken düzenli kullanıcılarda bir hayat felsefesi haline geliyor. Uyuşturucu madde olmadan yaşamlarını devam ettiremeyeceklerini düşündüren bir mekanizma oluşuyor beyinde. Bu yüzden onu hayata bağlamalı ve mutlu etmelisiniz. Ailesine de bir gün için randevu ayarlayayım. Onların bu konuda bilgisi olması daha faydalı."
Ah, doğru ya. Ailem yok benim.
"Ailesinden hayatta olan kimse yok. Aryayla ben ilgileniyorum.Nişanlısıyım."
Doktor üzüldüğüne dair mırıltılar çıkarırken yere doğru oturup sırtımı kapının yanındaki duvara yasladım. Ellerim çatlamak üzere olan başımda her zamanki gibi yer ederken dizlerimi de kendime çekmiş acınası durumumu dışarıdan biri gibi izliyordum. Bacaklarım, kollarım,ellerim, ayaklarım, beynim... Sanki hiçbiri benim için değilmiş, sanki kalbim benim için atmıyormuş gibi. Öylesine bir acınaklı.
Birkaç dakika sonra kapı açıldığında, Kaan yere oturan beni görmüştü.
Siyah kazağının kolunu dirseğine kadar ittirdikten sonra dizlerini kırarak oturmuş ve dirseklerini dizlerine komuştu.
"Hepsini dinledin mi?"
"Evet."
"İyi yapmışsın." Baş parmağını dudağının kenarına yaslayıp derin bir nefes aldı. "Beni çok yoracakmışsın."
"Duydum." Diye homurdandım. Niye şakaya vuruyordu ki?
"Bugün suratsız olmayı mı seçiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERSERİ #Wattys2016
Teen FictionŞarap rengi yalnızlığın içinde siyah bir boşluktayım, oturuyorum. Gözlerimin mavisi soluk. Dudaklarımda kan tadı var, emdikçe kokusunu da alıyorum. Uzuvlarım kımıldamak için gün batıracakken, güneş batmamak için ay taklidi yapıyor. Dünya bana ters d...